Nasıl mutlu oluruz? İşte üç formül
Başlık dikkatinizi çekti, içinizi gıcıkladı ve hayatın sırrını verecek gibi geldi değil mi? Elbette... Çünkü peşinden koştuğumuz yegane duygu bu: Mutluluk. Yaşamdaki her anımızda...
Başlık dikkatinizi çekti, içinizi gıcıkladı ve hayatın sırrını verecek gibi geldi değil mi? Elbette... Çünkü peşinden koştuğumuz yegane duygu bu: Mutluluk. Yaşamdaki her anımızda, ilişkimizde ve durumumuzda gizli gizli ya da alenen onu arıyoruz. Kendimize en sık sorduğumuz ya da sormaktan öcü gibi korktuğumuz soru bu: Mutlu muyum, değil miyim?
Yaşadıklarımıza dair en büyük kriter bu: Mutluyum- mutsuzum. İsyanımızın biricik cümlesi ise şöyle: Çok mutluydum ama... Şimdi çok mutsuzum. Mutluluk eşittir başarı. Mutsuzluk eşittir başarısızlık.
İyi de, mutluluğa dayanmış 'başarılı hayat', bize En İyi Film Oscarı'nı hata sonucu bir dakika sonra kaybeden 'La La Land' ekibi hissiyatını vermiyor mu? Hep bir elden kaçırmışlık, tutamamışlık, teğet geçmişlik, yemeğin tadına bakıp yiyememişlik halini yaşatmıyor mu?
Geçen cumartesi akşamı, CNNTurk'teki 'Gündem Özel'de mutluluk üzerine konuşuyorlardı. Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şakiroğlu mutluluğu tanımlarken notlar aldım:
"Tüm deneyimlerimizin temelinde mutluluğu ararız ancak mutluluk, süreklilik arz etmez. Mutluluğu önemsemek, diğer duyguları es geçmek olmamalı. Mutlu olmak zorunda değiliz. Dört dörtlük diye bi' şey yok."
Böyle diyen Şakiroğlu'nun mutluluk için üç önerisi şöyle:
İyilik yapmak insanları mutlu eder.
Minnettarlık ifadesi insanları mutlu eder ve kişileri birbirine yakınlaştırır.
Hemen konuyu açıyorum: Misal yanımızdakine; bizimle olduğu için, yanımızda olduğu için, bizimle aynı sofrayı paylaştığı için, işimizde yardımcı olduğu için, bize bir bardak su verdiği için, bize bi' şey öğrettiği için, eşimiz olduğu için minnettar olduğumuzu söylemek...