N’olur yaşamasın kötülük
Bu nasıl bir kin? Bu nasıl sönmeyen bir öfke? Buram buram merhametsizlik kokuyor dört bir yanımız. Başkalarının acısından, perişanlığından, çökmesinden, kayıplarından zevk alabiliyorlar. Onunla...
Bu nasıl bir kin? Bu nasıl sönmeyen bir öfke? Buram buram merhametsizlik kokuyor dört bir yanımız. Başkalarının acısından, perişanlığından, çökmesinden, kayıplarından zevk alabiliyorlar.
Onunla da kalmayıp kötülüklerini kusmaya, sağa sola saçmaya utanmıyorlar.
Ve bunu hep yapıyorlar...
Sloganları net:
Yaşasın kötülük!
Doğrudur; yaşıyor kötülük, gürül gürül yaşıyor.
Kimselerin gözünün yaşına bakmıyor.
Frene basmıyor, sırasını beklemiyor, düşene binbir tekme attıkça gururlanıyor.
DÜŞÜNCESI BİLE MAHVEDİCİ
Ne insanları, ne çocukları, ne bebekleri, ne hayvanları, ne de doğayı seviyor onlar. Zaten özdeki sorunları bu; sevgiyi bilmiyorlar. Sanırım sevgiden tiksiniyorlar, bünyeleri almıyor iyiye ait şeyleri.
'Bu nasıl olur?', 'İnsan bunu nasıl yapar?', 'Aklım almıyor', 'Böyle bi' şey olamaz!' dediğimiz durumların ardı arkası kesilmiyor, farkında mısınız?
Komşumuz Atina korkunç bir felaketle mücadele ediyor, Atina yanıyor.
İnsanlar canlı canlı evlerinde, sokakta, arabalarında, tavernalarda ölüyor, kaçmaya çalışırken denizlerde boğuluyor.
100'ün üstünde kişi kayıp! Doğa yok oluyor, hayvanlar yanıyor. Komşularımızın altına girecek çatıları yok!
Bir gün aniden evinizin, sevdiklerinizin, size hayat veren doğanın yanıp kül olduğunu düşünsenize....
Düşüncesi bile mahvetmiyor mu sizi?
Gözümüzün önünde binlerce insanın yaşamı alt üst oldu; umutları, neşeleri, hayat sevinçleri kül oldu.
Şimdi bu acıyı ta içinde hissetmemek mümkün müdür?
Gelin görün ki, birileri de kalkıp 'Gebersinler!', 'Ohh iyi oldu!', 'Cayır cayır yansınlar!' diyebiliyor işte. Sosyal medya hesaplarından, utanmadan çirkinliklerini üzerimize püskürtebiliyor.
KÖRLEŞMİŞ BİR VİCDAN
Ne zaman ki 'Bana bi' şey olmadı ya, gerisini sallamam' anlayışından çıkacağız, ne zaman ki başkasının acısını yüreğimize koyacağız, ne zaman ki sırf kendi çocuğumuzu, köpeğimizi, kedimizi, evimizi, arkadaşımızı, ağacımızı değil tüm çocukları, hayvanları, doğayı, insanları korumak, sevmek, haklarını aramak için çırpınacağız, savaşacağız, bu yola baş koyacağız; işte o zaman bir ışık görünebilir uzakta...
Hepimiz için.
Geleceğimiz için.
İnsanlık kaldıysa, devamı için...
Bu kalpsizlik, sevgisizlik, hoyratlık ve kendinden başka her şeyi ezip geçme iştahı kahrediyor beni. İyisi mi yazımı Ahmet Mümtaz Taylan'ın dün attığı tweet ile bağlayayım. Daha da söyleyecek söz bulamıyorum: 'Yanmış bir orman alanının canlandırılması 10 yıl, yeniden ormanlaşması 50 yıl alıyor. Yanmış, körleşmiş bir vicdanın ıslahı ise imkansız. Vicdansızlık, kendini sokan bir akreptir.'