Aşk Kur’an’da geçmiyor diyorlar
Aşk Kuran'da geçmiyor diyorlar. Hadiste de geçmiyormuş. Hayatta geçiyor ama...Geçmiyor hatta. Kalıyor. N’apıcaz…Allah’tan şarkılarda, türkülerde geçiyor. Şarkıda, türküde geçen...
Aşk Kuran'da geçmiyor diyorlar. Hadiste de geçmiyormuş. Hayatta geçiyor ama...Geçmiyor hatta. Kalıyor. N’apıcaz…
Allah’tan şarkılarda, türkülerde geçiyor. Şarkıda, türküde geçen bir konunun dinimizce dışlanması mümkün değil. Belki aşkta körlük olduğu için sevgideki görüş açıklığına, bir nevi aşkın görgülü haline çağrılıyordur insan. Aşkta insanın insana geçici olarak tapınması söz konusu olduğu için insan insana karşı uslanmış aşk; sevgi ile korunuyordur. Kim bilir.
Bu ve daha nice konular, kimilerinin, kendileri arsızca yaşarken başkaları için beğenmediği, seçmediği konular Kuran'da geçmiyor deniliveriyor. "Hakkında aaayet" olmuyor! Allah aptallığı değil akıllı bir kalbi (sorumlu kılmak adına)muhatap alıyor. İnsan Kitap ve Hayat’ın ona kattığı anafikrin içinden her detayın özel gözlüğünü, bakış açısını takabilir ve her şeye değerleri üzerinden bakabilir çünkü. Belki ondandır herhangi bir konu hakkında “aaayet” olmayışı…İnsan çözer güvenindendir. Çözmeli beklentisindendir. Hayatı hep ezberden öğrenme değil, düşünerek çözümleyebildikçe insan olacak olmasındandır. Ne dersiniz…
Hayatın fıtriliğini, kendiliğindenliğini, olduğu gibiliğini dışlayan bir dini hayat püskürtür. Yaşamayın diyen bir din kendisi ölmeye yatar, sanki bilmiyorlar.
Aşkın mekanı gönlümüz. Neşet Ertaş deyişiyle göynümüz. Özümüzün yiyip içtiği, yatıp kalktığı o mekansızlık…Gönül! En özgür yanımız. Sadece kendisi olan biricik riyasızımız. O ne derse, gerçekten dediği gibi yapar eder. Bağımsızlığının biricik bağlısıyızdır ve ona/ kendimize karşı yaptığımız ihanetler sebebiyle, serin bir dağ veya günlük güneşlik bir ova iken, aniden, karanlık bir zindana dönüşme gücündedir. Ona zincirliyiz. O bizim kilidimiz.
Fakat “us”lanmalı. Başımıza çeşitli çorap modellerinden ördüklerine bakılırsa ne kadar bencil olabildiği de apaçık ortada. Bazen bizi hiç düşünmeden hayatımızı talan ettiği...Açtığı dertleri çözmeye, yaraları sarmaya çalışırken aklımızla bizi nasıl yapayalnız muhatap ettiği...
Kendisine taktığı deli lakabı altında keyif çattığı... Yaşamın pis tarafını daima us'a bıraktığı...
Gönül kelimesinin etimolojisine dalip ukâlalık etmeyi aklınızdan bile geçirmeyiniz rica ederim sayın kalem sahibi. Kelimelerin günün pratiğindeki hallerini esas alarak esiniz, yeter. Herhangi bir konuda etimolojiden girip, tanımlardan çıkamazken hayat pratiğimiz öksüz, yetim ağlaşıp duruyor ve tolum olarak bundan mağduruz.
Şimdi bu gönlün en çok dertli olduğu konu da hepimizin malumu. Aşk…Mecazi olanı.
Aşık insan gücünün ötesine geçer. O güne kadar fizikberisiyle çömezin tekiydi. Fakat şimdi kalbinin kemiksiz etinden başladı, öteye geçti. Birini kendini aşarak sevmeyi öğrendi. O günden sonra diğer bütün azası da aştı bir bir kendi taşını, toprağını. Fizik berisinden fizik ötesine. Fizik/ kaş göz, boy pos milat olmaktan utanır oldu. Her yanı pazulandı. Yiğitleşti ruhu...
Biz neden güçsüz, aciz bir toplum olduk biliyor musun “canım”?