Bozgun
“Saffen” kenetlenmiş, saflar halinde anlamındadır. Kenetlenmiş saflara ve o safların birbirine tutunarak oluşturacağı bir büyük kalp safiyetine ne çok hasretiz. Sadece yaşadığımız...
“Saffen” kenetlenmiş, saflar halinde anlamındadır. Kenetlenmiş saflara ve o safların birbirine tutunarak oluşturacağı bir büyük kalp safiyetine ne çok hasretiz. Sadece yaşadığımız olağanüstü hallerin zorunlu getirisi olarak degil. Gün, güneş olağan akıp giderken de...
Bunun için söylem-eylem, sözle öz arasındaki kopukluklar, ayrılıkların giderilmesi gerekiyor. Mesafelerin kapatılması gerekiyor.
Bir kere ne çıktıysa ağızdan, insanın kendi onun emrine girmiş demektir. Özü sözü bir olmak, insanlık tevhididir. Ve aslında her ayrılık da bu ilk ayrılıktan, ilk düğümün çözülmesinden kopup gelmektedir. Bu mesele; söz öz birliği bir halledilmiş olabilse, başka her mesele bir hal yoluna girmiş olacaktır. Bu safiyet bozulmamış olsa saflar da bozulmamış olacaktır. Safları dağıtan safiyetin çekip gitmesidir içimizden. O da sözün gerçekleşmesi için özün hiç elini taşın altına koymamasından kaynaklanıyor.
İnsan dönüp dönüp kendisine, " Madem yaşamayacaksın, öyleyse hiç konuşmayacaksın. Konuşuyorsan da yaşayacaksın bir güzel. Eylemeyeceksen ne diye söylersin ki?" demesi iyi olur. Gereksiz baş ağrıları da ortadan kalkmış olmaz mı böylece. Oh mis!
Küçükken kel kafalı bir amca vardı. Gereksiz konuşmalarda muhatabını daima "Radyoyu kapat!" diye uyarırdı. Kişisel yayınımızı bir durdurmamız ve şu radyomuzun en azından yapmayacaklarımız düğmesini, tuşunu bulup bir dokunmamız veya hala çevirilebilen bir şeyse çevirmemiz lazım sanırım.
Aslında çok basit bir yolu var. Eylemeyeceksek söylemeyeceğiz. Bitti!