Eleştiri kültürsüzlüğümüz
Bu yazı bir savunma değil. Eleştiriye karşıtlık da değil. Nefs Muhasebesi ve Sorgulama Günü’ne inanan hiçbir mümin, her sessizliğinde içinde kendisinin de olduğu, bütüncül eleştiriyi ihmal...
Bu yazı bir savunma değil. Eleştiriye karşıtlık da değil. Nefs Muhasebesi ve Sorgulama Günü’ne inanan hiçbir mümin, her sessizliğinde içinde kendisinin de olduğu, bütüncül eleştiriyi ihmal etmez. Ancak eleştiri dediğimiz şey; kendimizden başlar, yine en çok kendimizde kalır ve özellikle başkasına yöneldiğinde kendisine özgü bir ahlaka, insafa sahip olarak gerçekleşir.
KİMİLERİ kendileri “yan gel” tarzı kaykıldıkları halde, daimi sahneye diktikleri anlık değişim mucizeleri bekleyen alık bir bakıştan sonra, o bilindik eleştiri ağızlarında sakladıkları balta dilleriyle saldırıya başlıyorlar. Şunu da unutmamak lazım. Daima konuşanlar büyük ihtimalle hiçbir şey yapmayanlardır. İşi konuşmak olanların dışında… Ayrıca konuşmanın bir iş olarak kabulünü oluşturan şartları ve bunun hangi yıllara tekabül ettiğini daha sonra tartışırız.
Bir kere daimi yergiye alışık bir dil, kulağı tıkayan bir dildir. Eleştiri ahlakında yıkıcı dil, en başta kendisini yıkar. Hiç eleştirilmesin demediğimiz çok açık. Fakat hakikatsiz ve üslupsuz olmasın isteriz.