Ne mutlu Türk’üm diyene!
Kurulduğunda kendini medeni dünyanın içinde gören genç Türkiye, 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti yönetim biçimi olarak benimsemiş, cumhuriyet rejimini demokrasi idaresi olarak bilmiş ve kurumlarını, kanunlarını ona...
Kurulduğunda kendini medeni dünyanın içinde gören genç Türkiye, 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti yönetim biçimi olarak benimsemiş, cumhuriyet rejimini demokrasi idaresi olarak bilmiş ve kurumlarını, kanunlarını ona göre düzenlemiştir. Önceden “Padişahın kulları” olan halk, bu tarihten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde milletleşmiş ve Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünde anlamını bulan seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur.
Aşamalar halinde gelişen cumhuriyet rejimimizin, millet iradesini ortaya çıkarmada daha da iyiye gitmesi gerekirken, bazen darbelerle bazen de yetkiyi kötüye kullanan iktidarların keyfi uygulamalarıyla demokratik karakteri bozulabilmiştir. Oysaki Atatürk’ün dediği gibi, “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun idare cumhuriyettir.” Ancak ülkemizde, Cumhuriyet düşmanlığı yapıp geçmişe dönme arzusunda olanların varlığı da bir vakıadır. Geçmişe özlem duymak, insanların fıtratında vardır. Elbette mazisi olmayanın geleceği de yoktur. Millet olarak geçmişi hatırlamak, oradan aldığımız derslerle daha iyi işler yapmak sorumluluğu vatandaşlık görevidir. Atatürk bu olguyu...