Hodri meydan!
Cuma günü saat dörde kadar Fethi Sekin’i tanımazdık. Sokakta görsek, trafik polisi der geçer ya da başımızı çevirip bakmazdık bile. Bugünse 80 milyon onu yüreğimize gömdük...
Cuma günü saat dörde kadar Fethi Sekin’i tanımazdık. Sokakta görsek, trafik polisi der geçer ya da başımızı çevirip bakmazdık bile. Bugünse 80 milyon onu yüreğimize gömdük, gözyaşlarımızla uğurladık ve her dua ettiğimizde ona da Allah’tan rahmet dileyeceğiz. Geride bıraktığı üç yavrusu artık bizimdir. Onlara sahip çıkmak, yetiştirmek, en iyi biçimde eğitimlerini sağlamak milletçe bizim görevimizdir...
Terör yeni bir kavram değil. Çağlar ötesinden devrilerek geliyor ve önünde ne var ne yok yakıp yıkarak ilerliyor. Genellikle büyük savaşlar öncesinde görüyoruz terörü. Mertçe er meydanına çıkamayacak kadar korkak ve sinsi düşman sivillere, çoluğa çocuğa saldırıyor. Toplumun bölünüp parçalanmasını sağlamak amaç. Ve sonunda toplumun ayaklanıp devletini yönetenleri devirmesi.
Bizde bu kaltabanlık önce 27 Mayıs 1960 öncesinde sahneye sürüldü. Öğrencilerin parçalanarak kıyma makinelerinden geçirildiği, hükümetin çalıp çırptığı yalanları yayıldı; toplumsal algı yaratıldı. Neden? Çünkü Demokrat Parti Hükümeti SSCB’yle geniş kapsamlı ekonomik anlaşmalar imzalamak üzereydi. Yollar, barajlar, telefon santralları kurulacak, demiryolu yatırımları yapılacaktı. Ancak ebedi ve ezeli dostumuz ABD buna izin veremezdi. Türkiye Ortadoğu’nun jandarması, kapitalizmin Sovyet sınırındaki kalesiydi. Ve 27 Mayıs 1960’da asker yönetime el koyduğunda beyni yıkanmış, algısı çarpıtılmış millet bu darbecileri alkışladı.