Yanlış diplomasi, Kıbrıs Meselesi ve Doğu Akdeniz
Diplomasi; bir devletin ulusal çıkarlarını korumak, yeni hak, yarar ve kazanımlar edinmek için gereken düşünce, eylem ve yöntemleri içerir. Beceri, bilgi, birikim, deneyim gerektirir.
Zamanı, zemini, kuvvet dengesini gözetmeyi zorunlu kılar. O nedenle diplomaside ilk adımı atan, ilk hamleyi yapan, ilk girişimde bulunan taraf olmak önemli olsa da, öncelik sağlasa da, her zaman istenilen sonucu vermez.
Diplomasinin bu kısa tanımına göre; Türkiye’nin son yıllardaki diplomatik adımları hep başarısızdır. Yüksek perdeden konuşan, seyahat etmekten hoşlanan, zirvelere katılmayı seven, sıkça tehdit eden, yerli yersiz arabulucu olmaya heveslenen diplomasi iflas etmiştir. En somut örneği de Kıbrıs’tır. Her ne kadar KKTC’deki yeni hükümet, Cumhurbaşkanı Akıncı ile kıyaslanmayacak kadar milli davada hassas olsa da, şimdiye dek o kadar çok yanlış yapılmış, öylesine büyük ödünler verilmiştir ki, toparlamak zordur. Arkasına ABD ve Avrupa’yı da alan Yunan - Rum tarafı, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olarak gördüğü halde ve Yunanistan Ege Denizi’nde 18 Türk adasını işgal etmesine rağmen, Türkiye’nin geri adım atması istenmektedir.