Yerel seçimler, kadınlar, "genç adaylar" ve unutulmaz Eskişehir efsanesi...
Cumhuriyet yazarı Bedri Baykam bu hafta 'Yerel seçimler, kadınlar, "genç adaylar" ve unutulmaz Eskişehir efsanesi...' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Üç aydan kısa bir süre sonra, yine hayati bir seçime gireceğiz. Bana diyeceksiniz ki, “Hangi seçime girersek girelim hepsine hayati diyoruz, nasıl inanalım?” Doğru, bunu hep diyoruz ama inanın siz de biliyorsunuz ki hiçbiri yanlış değil. Evet, geçen Mayıs ayında çok ağır bir seçim yenilgisi yaşadık, ama ondan önceki yerel seçimlerde büyükşehirlerdeki zaferimiz son derece önemliydi. Bugün ülkenin genel gidişatı ve psikolojisi açısından bu yerel seçimler, en az genel seçimler kadar önemli. Şu an size Akşener’in raydan çıkmasından ve karşı tarafa çalışır hale gelmesinden söz etmeyeceğim. “Nasıl adaylar seçebiliriz”le başlayıp, aslında bu yazıda zaten çok iyi bildiğiniz bazı temel kavramları hatırlatmakla yetineceğim.
Sosyal demokrat siyasetin içinde olanlar, Cumhuriyet Gazetesi’ni ve CHP’yi takip edenler, Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü kaleme aldığımı ve 20 yıldır aralıksız şekilde ısrarla örgütte, kurultaylarda ve kongrelerde savunduğumu bilirler. Tek paragrafta hatırlatacak olursam, özgürlükçü, kapsayıcı ve toplumu kucaklayıcı hedefler içeren ve bunu hayata geçirecek Parti’ye, başarıdan başka hiçbir şey getirme şansı olmayan bu “felsefi-siyasi yaklaşım” birkaç temel veri üzerine şekilleniyor.
Bunların birincisi, Ankara’daki bir genel merkezde masanın etrafında oturan insanların, halkın duyarlılıklarını hiçe sayarak Çemişkezek’te veya Divriği’de veya Tercan’da, İskilip’te kimlerin belediyelere aday olacağını seçmeye kalkışan ve kendini bir çeşit siyasi peygamber yerine koyan lider tipolojisinden uzaklaşmak, onun yerine her coğrafyada gerçek anlamda halkın sevgisini, saygısını, beğenisini, emek vererek kazanmış; kim olduğu, nereden geldiği belli, “doğal” bölgesel liderlere yönelmek… Yalnız belediye başkanlarını değil, milletvekillerini, il ve ilçe başkanlarını da bu sistemle, o yörede oturan tüm üyelerin seçimleriyle saptamalı ve Parti Meclisi ile Cumhurbaşkanı adayı da yurt çapında tüm üyelerin katkılarıyla tespit edilmeli.
İkinci konu ise maalesef ülkemizde siyasetin “yaşça olgun ve erkek” merkezliliğinden kurtulamayışı. Biraz rakam konuşalım: Cumhuriyetimizin 100 yılı boyunca 19 yerel seçim yapılmış. 32.000 küsur belediye başkanı seçilmiş ve bunlar arasında sadece 150 kadın varmış! Bundan daha anti-Atatürkçü, daha anti-demokrat, daha erkek egemen, daha gayri medeni bir istatistik düşünebiliyor musunuz?