Atkuyruğu…
Atkuyruğu saçı severim…Utanmasam dönüp dönüp bakarım arkasından… * Teyzem hastaydı, o gün telefonda “Ben iyi değilim… Gel seni göreyim, bir de annenden kalan hatıralar var, yıllardır...
Atkuyruğu saçı severim…
Utanmasam dönüp dönüp bakarım arkasından…
*
Teyzem hastaydı, o gün telefonda “Ben iyi değilim… Gel seni göreyim, bir de annenden kalan hatıralar var, yıllardır sakladım, artık sen sakla” demişti…
gazeteciliğe başladığım yıllardı…
Farabi, Çevre Sokak’ta Fatma teyzem hasta yatağından kalkıp bana o üç hatırayı vermişti; birisi parfüm şişesiydi, içindeki parfüm çoktan bitmişti, sadece dibinde kahverengi bir iz, üzerinde soluk bir “Altın damla” etiketi…
Bir kırmızı Kuran kılıfı; yaldız işlemeleri vardı, teyzem “Bunu annen işlemişti”dedi…
Bir de bir el büyüklüğünde, siyah bildiğimiz pencere camı…
Fotoğraf makinesinin fazla olmadığı yıllarda çekilmiş negatif… Fotoğrafçıların makineleri üç ayaklı sehpa üzerinde, arkasında koca siyah bir çuval olan sandık gibi bir şeymiş… Film ışık almasın diye fotoğrafçı kafasını o çuvalın içine sokup, camdan filmi yerleştirerek çekermiş fotoğrafları… Film, üzerine ışığa duyarlı kurşun
bilmem ne sürülmüş el kadar bildiğimiz o cam…
“Sen çok küçüktün, anneni hatırlamazsın, bu annen, belki ilk kez göreceksin”demişti teyzem…