Bizim evin annesi…
Bu kadar çok “Çocuğu” olan anne azdır… Kediler, köpekler, kirpiler… Kış geldiğinde, doğada yiyecek azaldı mı cama dizilirler; kumrular, saksağanlar, serçeler, güvercinler… Hepsini doyuracak...
Bu kadar çok “Çocuğu” olan anne azdır… Kediler, köpekler, kirpiler… Kış geldiğinde, doğada yiyecek azaldı mı cama dizilirler; kumrular, saksağanlar, serçeler, güvercinler… Hepsini doyuracak bir şeyi vardır… * Urfa'dan ahbaplar geldiğinde, onlara uzun uzun anlatır: “Tansiyonu çıkıyor… Böyle olunca tuzu kesmek lazım… Çünkü yüksek tansiyon kedilerde tehlikeli olabilir… Olmayabilir de ama her ihtimale karşı dikkat etmek lazım… Bizim Mösyö'nün kolesterolü yüksek çıkınca hemen dedim ki……” Misafirler de bir boşluk bulabilirlerse anlatırlar: “Yenge bizim de bir keçimiz vardı, çok akıllıydı…” “Adı ne?..” “Keçi…” “Evde mi?..” “Yok yenge, kurban bayramı geldi o sıra…” * Ya elinde kedilerin yemek tabağı, ya köpeklerin su tası, ya kuşlar için ekmek kırıntıları, ya uzaklardaki hayvanlara gönderileceklerin listesi vardır. Her gece insanlar çoktan ikinci rüyalarını gördüklerinde, o ya bahçeden bizim çocukları toparlar, ya terasta kedilerin yuvalarında son denetimini yapar, ya kuşların ekmeklerini doğrar… Sabahları daha şafak bile atmadan, uykusuz gözlerini ova ova yine çocuklara koşar… Bizim evin annesi…. * Kimi zaman bunalır meleğim… Evin bir köşesinde onu ağlarken bulurum… Çocuklardan birisinin başına kötü bir şey geldiğini anlarım… ‘‘Neyin var?..''