Mayın...
Turuncu, kocaman bir topumuz olmuştu… Daha ilk gün kız kardeşimle oynarken, topumuz sel suları ile sürüklenip gelen mayınların olduğu tarlaya kaçmıştı… Dikenli teller ve kuru kafa levhalarla çevrili...
Turuncu, kocaman bir topumuz olmuştu…
Daha ilk gün kız kardeşimle oynarken, topumuz sel suları ile sürüklenip gelen mayınların olduğu tarlaya kaçmıştı… Dikenli teller ve kuru kafa levhalarla çevrili tarlada öyle duruyordu turuncu topumuz…
Babam, Ceylanpınar nahiye müdürüydü…
Topumuzu alamadık…
Günlerce, belki de aylarca gidip dikenli telin dibine oturarak topumuza baktık durduk… Giderek rengi ağarmış, küçülmüş, sonra gözden kaybolmuştu…
*
Gazeteciliğe başladığımda ilk yazdığım haberlerden birisiydi:
“Mayın tarlaları kaldırılıyor…”
Arada bir, hatta sık sık yazdım “Mayın tarlaları kaldırılıyor” haberimi… Yazı işleri müdürü Ahmet Nadir sonunda kızmıştı:
“Bıktım senin mayın tarlaları kaldırılıyor haberinden… Hani kaldırıldı mı, yok…”
Bir gün tek sütunluk boşluğa haber arayıp bulamadıklarında “Senin şu mayın tarlaları kaldırılıyor haberini yaz bakalım” demiş, sevinerek daktilonun başına koşmuştum, haber kendiliğinden yazılmıştı sanki:
“Mayın tarlaları kaldırılıyor…”