Dijital Mutluluklar
Vakti zamanında “sazın içinde şeytan var” dediler. Devir değişti, kafa değişmedi, “Televizyon şeytanın icadı” dediler. Şimdi televizyon da eskidi, devir internet devri…Peki internet kimin icadı!...
Vakti zamanında “sazın içinde şeytan var” dediler. Devir değişti, kafa değişmedi, “Televizyon şeytanın icadı” dediler. Şimdi televizyon da eskidi, devir internet devri…
Peki internet kimin icadı!
Günlük hayatımızı kolaylaştıran, sözlükleri, ansiklopedileri, haritaları, ezber yapma gibi birçok şeyi hayatımızdan çıkaran internet kimin icadı. Teknolojinin hayatımızdan çıkardığı şeyleri saymak basit de, hayatımıza getirdiklerini saysak sayfa yetmez. Ben, acı gerçekler penceresinden bakmak istiyorum.
İnternetin ilk yılları gayet verimliyi. Erişim kısıtlı, pahalı ve zor olunca sadece önemli, bilimsel ve acil ihtiyaçlarımız için kullanıyorduk. Son yıllarda alt yapının ve teknolojik cihazların gelişmesiyle başlayan rahatlık sosyal medya ağlarının katkısıyla bambaşka bir alana kaydı; “Sahte, Dijital Mutluluklar Dünyası”
Nedir bu dünya… İnsanlar en mutlu oldukları, ayrıcalıklı ve özel anlarını sosyal medya hesaplarına yükleyerek kendilerini, yaşadıkları hayatı tanıdıkları/tanımadıkları kişilere sunuyorlar. Burada “Özel hayatınızı başkalarıyla paylaşmayın” demeyeceğim. Asıl dikkat çekmek istediğim nokta; “Başkalarının hayatlarından nasıl etkilendiğimiz.
Hepimiz, kendimize sanal ve pembe bir dünya inşa ediyoruz. Bunu da paylaşıyoruz. Diğer insanlar da bunu görerek “Ah ne mutlu insanlar var” diye iç geçiriyor. Onlarında kendi pembe dünyası var ama başkasının hayatı hep daha cazip geliyor. Sebebi de onun hayatının negatif yanları hakkında hiç fikir sahibi olmaması. Yani başkasının sahte dünyasını dahi, kendi sahte dünyamıza tercih ediyoruz.
Medya takip kuruluşu Ajans Press, Mindstation’ın verilerini incelediği araştırmaya göre kadınlar erkeklere oranla sosyal medyada daha fazla vakit geçiriyorlar. Erkeğe nazaran, daha duygusal bir varlık olan kadın, bu pembe dijital dünyadan daha çok etkileniyor. Telefonunun ekranından gördüğü hayatlarla kendi hayatını kıyaslıyor ve haliyle mutsuzluğa düşüyor.
Başta söylediğim gibi, sazın içinde şeytanın olmadığı açığa çıktı ama internetin içinde bi’ şeytanlık olduğu açıkça ortada. Belki de bu söylediklerim on yıllar sonra hatta şu an bile bağnazca gelebilir ama gerçekler de peşimizi bırakmaz.