İsrail’in fazla ömrü kalmadı
Henry Kissinger'a atfedilen kehanet öyle görünüyor ki doğru çıkacak. Anglo-Amerikan emperyalizminin modern bir koloni inşa etme projesi olan İsrail, artık miadını doldurmak üzere. Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki...
Henry Kissinger'a atfedilen kehanet öyle görünüyor ki doğru çıkacak. Anglo-Amerikan emperyalizminin modern bir koloni inşa etme projesi olan İsrail, artık miadını doldurmak üzere.
Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki Filistin vatanını işgal edip buradaki halkı yok etmeye dayalı Zion Planı (vaat edilmiş topraklar projesi), üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen başarıya ulaşamadı.
'Medeni bir ülke' olması öngörülen İsrail, tam tersine 19 ve 20'nci yüzyıldaki ırkçı ve apartheid Batı'dan farksız bir terör aparatına dönüştü. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da 30 Nisan'da "İsrail devleti, bir kolonyal projedir. Yabancı bir unsurun buraya yerleştirilmesi harekâtıdır" demişti.
1982 tarihli 'The Secret Relationship Between Nazism and Zionism' isimli doktora tezinde Abbas, Siyonistlerin İsrail projesi adına Nazi'lerle nasıl işbirliği yaptığını da detaylarıyla anlatıyor.
Özellikle I. ve II. İntifada İsrail'in de Batı'nın da kimyasını deyim yerindeyse alt üst etti. Nitekim 1987'de başlayan ve beş yıl süren ilk İntifada'dan sonra İsrail yönetimi inkâra dayalı politik söylemini değiştirerek Filistin halkının bir ulus olduğu gerçeğini kabul etti.
Unutmayalım ki Golda Meir, 1969'da "İsrail'de sadece Yahudiler ve Arap olmayanlar vardır. Filistinliler diye bir halk yok. Bu Arapların icadıdır" diyerek iktidara gelmişti.
Ancak korkusuz yüreklerinden başka silahı olmayan ümmetin yetimleri, bu ırkçı sisteme darbe indirmeyi başardı. Böylece İsrail'in temel anlayışı olan "Ein im mi l'daber/uzlaşacak ve konuşacak kimse yok" anlayışı terk edildi.
İntifada geldi.
İşgalci İsrail'in jet, füze, tank ve toplarına karşı sadece ellerindeki taş ve yalın yürekleriyle savaşan Filistinliler, özellikle intihar saldırılarıyla Yahudileri adeta sokağa çıkamaz hale getirdi.
Travma yaşayan İsrail ordusu tam 38 yıl sonra Eylül 2005'te Gazze'den çekilmek zorunda kaldı.
Şimdi ise Kudüs'e el koymaya kalkan İsrail'e karşı III. İntifada'nın ayak sesleri duyuluyor. Bu kez Filistin halkı yalnız değil. Yanlarında Türkiye'nin başını çektiği birçok ülke var.
Nitekim BM'de 21 Aralık 2017'deki oylamada 9'u dışında 128 ülke ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararına karşı çıktı. Zira 14 Mayıs günkü soykırımda da görüldüğü gibi dünya İsrail'in Nazi Almanyası'nı aratmayan terörüne artık isyan ediyor.
Ardından 2016'da 16 ABD istihbarat kurumunun 82 sayfalık "Preparing for a Post-Israel Middle East/İsrail Sonrası Bir Ortadoğu'ya Hazırlanmak" başlıklı raporunda, İsrail'in de 1980'lerin Güney Afrika'sı gibi ortadan kalkacağı öngörülüyordu.
Bu anlamda Donald Trump'ın son çırpınışları da fayda etmeyecek. ABD'nin dünyayı karşısına alarak İsrail'e açtığı kirli kredi emin olun bir bumerang gibi ilk olarak onu vuracaktır.