Menbiç sonrası ABD ile yeni dönemin kodları
24 Haziran seçimleri öncesine denk gelen kritik bir kesitte ABD'nin Suriye'de geri adım atarak Fırat'ın batısındaki Menbiç kentini terörist YPG unsurlarından arındırmayı kabul etmesi, Türkiye'nin bölgedeki proaktif...
24 Haziran seçimleri öncesine denk gelen kritik bir kesitte ABD'nin Suriye'de geri adım atarak Fırat'ın batısındaki Menbiç kentini terörist YPG unsurlarından arındırmayı kabul etmesi, Türkiye'nin bölgedeki proaktif gücünün de göstergesidir.
İlginç olan detay ise 4 Haziran'da üzerinde uzlaşılan yol haritasına göre YPG'li militanların Menbiç'ten 30 gün sonraki ilk çıkışlarının ABD devletinin kuruluş günü olan 4 Temmuz'a rastlamasıdır.
Bu ironik sembolizmden daha önemli olan unsur elbette Menbiç'e dair yol haritasının sadece bu kentle sınırlı kalmayacak olmasıdır.
Çünkü Fırat'ın doğusundan Irak'a uzanan alan ile Sincar ve Kandil'in PKK'lı teröristlerden tamamen temizleneceği yeni bir süreç devreye giriyor.
Haliyle ABD'nin 'Kürtlere destek' tezgâhı adı altında terörist gruplarla Suriye'de giriştiği ittifak dönemi artık resmen sona erecek.
YPG'nin Menbiç'ten adeta kovularak çıkarılması bu aşamanın işaret fişeğidir.
Her ne kadar 'ABD ve Türk askeri kentte güvenliği birlikte sağlayacak' denilse de ViewsAround koordinatörü Manish Rai, Türkiye'nin Afrin'de yaptığı gibi yerel halkı devreye sokarak kentin yönetimini 'de facto/fiili' olarak ele geçirip ABD'yi 'bay pas' edeceğinden kuşku duymuyor.***
Dolayısıyla Suriye'de federasyon ihtimali de ortadan kalkmış olacak.
FPRI'nın 2013 raporunda da dile getirildiği üzere ABD'nin asıl amacı bölgede hâkim olmak için Suriye'yi iki veya üç devlete bölmek ya da federal yapılar oluşturmaktı.
Fakat Türkiye'nin kararlı duruşu bu projeyi engelledi.
Şimdi Şam ve Rusya faktörünü frenlemek üzere Suriye'nin kuzeyi ile Rakka ve Deyre'z Zor gibi Sünni Arap bölgelerindeki etnik unsurları kapsayan 'yerel otonomi' opsiyonu üzerinde duruluyor.
Ayrıca ABD'nin devre dışı bırakacağı YPG militanlarının yeni Suriye ordusu içine dâhil edilme projesi de gündemde.***
Bu bağlamda Menbiç'teki anlaşmaya en çok sevinen tarafın ABD olduğunu görüyoruz.
Anlaşmadan sonra konuşan ABD'nin Dışişleri Bakan yardımcılarından Wess Mitchell, Türkiye'nin önemini anlamak için haritaya bakmanın yeterli olacağının altını çizerek, nihai hedeflerini de "Türkiye'yi Batı'nın stratejik rotasında tutmak" diye özetledi.
Aksi halde Türkiye ile ilişkilerde yaşanabilecek daimi bir kopuşun Amerikan ulusal güvenliğine birkaç nesillik zarar verebileceği uyarısında bulunmazdı.
Mitchell'in açıklamalarından anlıyoruz ki ABD'nin Suriye ve Irak'ta PKK/ YPG'den bu kadar kolay vazgeçişinin bir nedeni de İran faktörü.
Nitekim uzun vadede bölgede İran'ı dengeleyecek ağırlığa sahip tek ülkenin Türkiye olduğunu itiraf eden Amerikan yönetimi, yeni dönemde PKK/ YPG ve FETÖ tavizleriyle Ankara'yı Tahran'a karşı sahaya sürmenin hesaplarını yapıyor.
Ne var ki Türkiye artık kolayca manipüle edilecek o eski Türkiye değil.
2013'ten beri bütün emperyal tezgâhları bozan Türkiye, Menbiç'te istediğini elde eden ülke olarak bölgesinde oyun kurucu etkinliğini bundan sonra daha da artıracaktır.
İlginç olan detay ise 4 Haziran'da üzerinde uzlaşılan yol haritasına göre YPG'li militanların Menbiç'ten 30 gün sonraki ilk çıkışlarının ABD devletinin kuruluş günü olan 4 Temmuz'a rastlamasıdır.
Bu ironik sembolizmden daha önemli olan unsur elbette Menbiç'e dair yol haritasının sadece bu kentle sınırlı kalmayacak olmasıdır.
Çünkü Fırat'ın doğusundan Irak'a uzanan alan ile Sincar ve Kandil'in PKK'lı teröristlerden tamamen temizleneceği yeni bir süreç devreye giriyor.
Haliyle ABD'nin 'Kürtlere destek' tezgâhı adı altında terörist gruplarla Suriye'de giriştiği ittifak dönemi artık resmen sona erecek.
YPG'nin Menbiç'ten adeta kovularak çıkarılması bu aşamanın işaret fişeğidir.
Her ne kadar 'ABD ve Türk askeri kentte güvenliği birlikte sağlayacak' denilse de ViewsAround koordinatörü Manish Rai, Türkiye'nin Afrin'de yaptığı gibi yerel halkı devreye sokarak kentin yönetimini 'de facto/fiili' olarak ele geçirip ABD'yi 'bay pas' edeceğinden kuşku duymuyor.
FPRI'nın 2013 raporunda da dile getirildiği üzere ABD'nin asıl amacı bölgede hâkim olmak için Suriye'yi iki veya üç devlete bölmek ya da federal yapılar oluşturmaktı.
Fakat Türkiye'nin kararlı duruşu bu projeyi engelledi.
Şimdi Şam ve Rusya faktörünü frenlemek üzere Suriye'nin kuzeyi ile Rakka ve Deyre'z Zor gibi Sünni Arap bölgelerindeki etnik unsurları kapsayan 'yerel otonomi' opsiyonu üzerinde duruluyor.
Ayrıca ABD'nin devre dışı bırakacağı YPG militanlarının yeni Suriye ordusu içine dâhil edilme projesi de gündemde.
Anlaşmadan sonra konuşan ABD'nin Dışişleri Bakan yardımcılarından Wess Mitchell, Türkiye'nin önemini anlamak için haritaya bakmanın yeterli olacağının altını çizerek, nihai hedeflerini de "Türkiye'yi Batı'nın stratejik rotasında tutmak" diye özetledi.
Aksi halde Türkiye ile ilişkilerde yaşanabilecek daimi bir kopuşun Amerikan ulusal güvenliğine birkaç nesillik zarar verebileceği uyarısında bulunmazdı.
Mitchell'in açıklamalarından anlıyoruz ki ABD'nin Suriye ve Irak'ta PKK/ YPG'den bu kadar kolay vazgeçişinin bir nedeni de İran faktörü.
Nitekim uzun vadede bölgede İran'ı dengeleyecek ağırlığa sahip tek ülkenin Türkiye olduğunu itiraf eden Amerikan yönetimi, yeni dönemde PKK/ YPG ve FETÖ tavizleriyle Ankara'yı Tahran'a karşı sahaya sürmenin hesaplarını yapıyor.
Ne var ki Türkiye artık kolayca manipüle edilecek o eski Türkiye değil.
2013'ten beri bütün emperyal tezgâhları bozan Türkiye, Menbiç'te istediğini elde eden ülke olarak bölgesinde oyun kurucu etkinliğini bundan sonra daha da artıracaktır.
Trump’ın ‘Yeni Ortadoğu’ stratejisi
21 Kasım 2024 | 138 Okunma
Siyonizm Batı’nın resmi ideolojisine dönüşüyor
19 Kasım 2024 | 102 Okunma
‘Ne iyi ne kötü!’
17 Kasım 2024 | 155 Okunma
Siyonistlerin ana hedefi Türkiye
16 Kasım 2024 | 124 Okunma
Trump paradoksu
14 Kasım 2024 | 128 Okunma
TÜM YAZILARI