Medya, istihbarat ve karar alıcılar: Tehlikeli üçgen
Son yıllarda demokratik ve gelişmiş ülkelerin bazılarında, siyasi karar alıcılarla medya arasında bir dizi sorun yaşanıyor. Sorunların başlangıcını belki WikiLeaks’in 2010’da ABD’nin 2004-2009...
Son yıllarda demokratik ve gelişmiş ülkelerin bazılarında, siyasi karar alıcılarla medya arasında bir dizi sorun yaşanıyor.
Sorunların başlangıcını belki WikiLeaks’in 2010’da ABD’nin 2004-2009 arasında Afganistan işgali sırasında yaptıklarını Avrupa ve ABD basınında ifşa etmesine kadar geri götürülebilir. ABD’nin diplomatik “iç çamaşırları”nın ortaya döküldüğü dönemde Obama iktidarı yeni almıştı ve belgeler George W. Bush dönemine aitti. Dolayısıyla ifşa edilenler Cumhuriyetçileri itham eder nitelikteydi. Skandal niteliğindeki bilgiler, sadece ABD’nin terörle mücadele adına ne gibi insanlık dışı işler yaptığını ortaya dökmüyor, aynı zamanda tüm müttefiklerini nasıl dinleyip izlediğini de açığa çıkarıyordu. Muhtemelen o dönemde Obama yönetimi bu gelişmelerden ABD adına biraz utanmış olsa bile, memnuniyet de duymuştu.
Belirtelim, o dönemde söz konusu bilgileri sızdıranlarla toplayanlar suçlu bulunmuş, bunları yayınlayanlara bir yaptırımda bulunulmamıştı.
Obama’nın iki dönemlik başkanlık sürecinde, söz konusu belgeleri yayınlayan ve onlarla aynı çizgide olan medya ile iktidarın arası gayet iyi olmuştu.