Bir estet ve koleksiyoner olarak Şevket
Geçen hafta dünya hayatına veda Mehmet Şevket Eygi, fikirleri, zevkleri, tercihleri, konuşma ve yazma üslûbu, öfkeleri, hatta kılık kıyafetiyle mensup olduğu camiada kimseye benzemeyen, daha da önemlisi...
Geçen hafta dünya hayatına veda Mehmet Şevket Eygi, fikirleri, zevkleri, tercihleri, konuşma ve yazma üslûbu, öfkeleri, hatta kılık kıyafetiyle mensup olduğu camiada kimseye benzemeyen, daha da önemlisi düşündüklerini hiç çekinmeden dile getirebilen “nev’i şahsına mahsus” bir entelektüeldi. Karadeniz Ereğlisi’nde orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelip kendini yedi yaşında eskilerin kısaca Mekteb-i Sultanî dedikleri Galatasaray Lisesi’nde bulmuştu. Rahmetli Ahmet Yüksel Özemre gibi, o da “Gassaray”ın nâdir dindar öğrencilerinden biriydi; fakat kültürünü borçlu olduğu lisesine asla toz kondurmaz, ne öğrendiyse bu lisede öğrendiği söylerdi. Kendisiyle yaptığım uzun bir röportajda etkilendiği “İstanbul beyefendisi” hocalarından söz etmişti. Şevket ağabey, tam on iki yıl yatılı olarak -ama Cemal Süreya’nın zannettiği gibi parasız yatılı değil- okuduğu Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Mülkiye’ye, yani A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girmiş, bu fakültenin diplomasi bölümünü başarıyla bitirmişti. Ancak dindar bir Mülkiyeli olarak tanındığı için hariciye bürokrasisinde de dahiliye bürokrasisinde de yer bulabilmesi o yıllarda imkânsız denecek kadar zordu. Bir süre Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Fransızca mütercimi olarak çalıştıktan sonra basın dünyasına adım attı. *** Benim tanıdığım Şevket Eygi, D.