Çayın musikiyle buluştuğu mekân: Çaynağm
Refik Halit Karay titiz bir çay tiryakisiydi. “Çay Belası” başlıklı nefis yazısında, alafranga pişmiş renksiz ve çeşnisiz çaya değil, semaverde demlenmiş koyu ve kızıl çaya...
Refik Halit Karay titiz bir çay tiryakisiydi. “Çay Belası” başlıklı nefis yazısında, alafranga pişmiş renksiz ve çeşnisiz çaya değil, semaverde demlenmiş koyu ve kızıl çaya bayıldığını söyler. “Hem de kendi eliyle yapmak ve kıvamına gelinceye kadar karşısında kaynar suyun höpürtüsünü dinleyerek yutkunmak şartıyla. . . ” Semaverin kaynadığı sıcak bir oda kadar huzur verici bir mekân düşünemeyen hazret, böyle bir odada buğulara gömülüp fincanın lezzetine kavuştuğu vakit nâtıkasının açıldığını, neşesinin taştığını, hoşsohbet, mültefit ve iyimser bir adam haline geldiğini, yaşamaktan müthiş bir zevk aldığını, ille dışarıda şıpırtılı, puslu veya fırtınalı, keskin bir hava varsa zevkinin büsbütün arttığını söyler. Peki, Refik Halit’e göre iyi çay nasıl demlenir ve nasıl içilmelidir? “Çay ihtimamla pişmezse, ağır ağır, rahat rahat içilmezse hiçbir kıymeti kalmaz. Çay, bol elbiseler içinde, rahat minderlerde, gayet lâubali bir tarzda içilmek şartile dünyanın en lezzetli içkisidir, fakat suyu berrak, rengi âteşîn, fincanı billûr, şekeri az, râyihası hafif olmalıdır. Yazık ki çay içen milyonlarca halkın pek azı bu esaslara riayet eder. Çay pişirmeyi basit görenler aldanırlar ve aldandıkları içindir ki iyi çay içmeğe muvaffak olamazlar.