Göklerde ışıktan yazı: Mahya
Karanlık geceleri donanma gecelerine çeviren kandillerin ve mahyaların bir zamanlar çocuklar için nasıl bir neş’e kaynağı olduğunu, ışıl ışıl aydınlatılmış modern şehirlerde...
Karanlık geceleri donanma gecelerine çeviren kandillerin ve mahyaların bir zamanlar çocuklar için nasıl bir neş’e kaynağı olduğunu, ışıl ışıl aydınlatılmış modern şehirlerde yaşayanların anlaması çok zordur. Halide Edip Adıvar, çocukluk hâtıralarını da anlattığı Mor Salkımlı Ev’de, sütbabasının omuzunda ilk teravih namazını kılmak için Süleymaniye Camii’ne giderken gördüklerini tasvir eder. Sokaklar hareket halinde yüzlerce fenerle doludur ve kalabalık bir ateş böceği kafilesi halinde camiye doğru akmaktadır. Mahyayı ilk defa o akşam gördüğünü söyleyen Halide Edip, “Minareden minareye havada uzanan ışıktan yazılar, mavi kubbede ne garip ve tabiatüstü bir nur tecellisi idi. Ramazan’ı karşılayan bu nurdan yazılar, beni belki Belşazaar’ın duvarda gördüğü yazılar kadar şaşırttı. Karanlık ve esrarlı dar sokakların içinde sallanarak hareket eden o ışıkları o kalabalığın en boylu adamının omuzundan seyrediyordum,” diyor. *** Halide Edib’in gördüğü mahyalardaki yazılar, bugünkü gibi düğmeye basılıverince hepsi birden yanıveren ampüllerle değil, tek tek yakılan kandillerle yazılırdı. İstanbul’un henüz işgal altında olduğu 1920 Ramazan’ında, İkdam gazetesinde “Mahya Hâtıraları”nı yazan C. R. (Muhtemelen Cevad Rüşdü Bey), çocukluğunda Tophane’deki evlerinin penceresinden görünen camilerin minareleri arasında yavaş yavaş beliren ışıktan yazıları seyrederken neler hissettiğini anlatır.