Leyleklerin Müslümanlığı
Belki hatırlarsınız, geçen yılın Nisan’ında bu köşede leylekler hakkında yazmıştım. Sivas’ta çocukluğumu yaşadığım mahallelerdeki bazı konakların bacalarını...
Belki hatırlarsınız, geçen yılın Nisan’ında bu köşede leylekler hakkında yazmıştım. Sivas’ta çocukluğumu yaşadığım mahallelerdeki bazı konakların bacalarını mekân tutan leylekleri hayran hayran seyrederdim. Bu leylekler, gençlik çağımda yazdığım şiirlerden birine “Bir çift hacı leylek bacada takır takır” mısraıyla yuva kurmuşlardır. Mevlevi Leylek Hasan Dede’nin leylek formunda Besmele istifi. Levhanın üstünde ve altında, Mevlânâ’nın yazımızda zikrettiğimiz beyti yazılıdır. Mart ayı sonlarında güneyden gelip sonbaharda geldikleri yere göçen kuşlar oldukları için halkın “hacı”lığı layık görüp kutsallık atfettiği leyleklere atalarımız özel bir ihtimam gösterirlerdi. Aslında hacılık, dolayısıyla dindarlık tasavvuru, kuşların konuşturulduğu Mantıku’t-Tayr benzeri alegorik eserlerde leyleğin üstlendiği görevle alâkalıdır. Leylek, Mevlânâ’nın tabiriyle “şeyh-i mürgaan”, yani kuşların şeyhi kabul edilir. Dîvân-ı Kebîr’deki şu beyit, eski edebiyatın ve halkın leylekle ilgili tasavvurlarının kökleri hakkında açık bir fikir vermektedir. “Kuşların şeyhi olan leylek, laklakasıyla ne diyor, biliyor musun? Hamd sana, şükür sana; mülk senindir ey bizlere yardım eden!” Mevlânâ bu beytin ikinci mısraında leyleklerin gagalarıyla çıkardıkları sesi ustaca taklit etmiştir: “Hamd lek ve’ş-şükr lek ve’l-mülk lek yâ Müsteân…” *** Derviş Şemseddin adında bir şair, Yavuz Sultan Selim’e sunduğu Deh Murg isimli alegorik mesnevide, güzel bir bahçede bir araya gelen kuşlar arasındaki münazarayı anlatır.