Macarlar, Macar müzisyenler ve biz
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, kısa bir süre önce kabinesinin yarısını yanına alarak Türkiye’ye gelmiş, bu önemli ziyaret sırasında Macar yetkililer tarafından dikkat çekici açıklamalar...
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, kısa bir süre önce kabinesinin yarısını yanına alarak Türkiye’ye gelmiş, bu önemli ziyaret sırasında Macar yetkililer tarafından dikkat çekici açıklamalar yapılmıştı. Sevgili dostum Hakan Albayrak, bu vesileyle kaleme aldığı “Turancı Macarlar” başlıklı yazısında, Macaristan’ın AB yetkililerince yöneltilen eleştirilere karşı Türkiye’nin yanında yer aldığını da hatırlatarak ülkemizle Macaristan arasındaki sıcak ilişkilerin tarihî arka planına işaret etti. Sadece iktidardaki partinin değil, Macaristan’da ikinci büyük siyasi parti olan ve bütün Turani kavimleri akraba olarak gören ‘Turancı’ Jobbik’in de Türkiye’ye yakınlık duyduğundan söz eden Albayrak, son zamanlarda bu partinin ırkçı söylemlerden uzaklaşma gayreti içinde olduğunu belirterek “Güzel!” diye noktalamış yazısını. *** Türk-Macar ilişkilerinin tarihte de her zaman düşmanca olmadığı, ciddi dostluklar kurulduğu, iki kültürün karşılıklı olarak birbirini etkilediği; Macarların dil ve kültürlerini Budin paşalarınca sağlanan barış ve huzur ortamında hiçbir baskıya uğramadan yaşattıkları, böylece Macar kimliğinin günümüze ulaştığı rahatlıkla söylenebilir. Osmanlı hâkimiyeti süresince Türk-Macar ilişkilerinin nasıl yaşandığını anlamak isteyenler, Sándor Takáts’ın Türkçeye de yıllar önce Sadrettin Karatay tarafından çevrilen Macaristan Türk Âleminden Çizgiler (1970) isimli ezber bozucu kitabını okumalıdırlar. Osmanlılar, Macaristan’dan çekildikleri XVII. asır sonlarına kadar Macarları koruyup kolladılar ve Avusturya hegemonyasına karşı isyan hareketlerini desteklediler. Bu destek sonraki asırlarda da devam etti. Bilindiği gibi, Macar halkı, 1848 yılında, Kossuth liderliğinde Avusturya’ya karşı başkaldırmış, başarısızlıkla sonuçlanan bu isyanın ardından başta Kossuth olmak üzere on altı bin kişi Tuna nehrini aşarak Osmanlı Devleti’ne sığınmıştı. Avusturya ve Rusya’nın tehditlerine rağmen iade edilmeyen Macar mültecilerine, kendilerinin ve ailelerinin hayat ve şereflerinin teminat altında olduğu, istedikleri ülkeye gidebilecekleri, kalmak isteyenlerin de arzu ederlerse rütbe ve mesleklerine uygun görevlere tayin edilebilecekleri bildirilmiştir.