Millet bahçeleri ve Gülhane Parkı
Eski İstanbullular, yaz aylarında Kâğıthane, Veliefendi, Göksu, Çamlıca gibi mesirelere akın ederlerdi. Şehirlerin kalabalığından kaçıp dere kenarlarında yahut havadar, yeşil ve güzel manzaralı...
Eski İstanbullular, yaz aylarında Kâğıthane, Veliefendi, Göksu, Çamlıca gibi mesirelere akın ederlerdi. Şehirlerin kalabalığından kaçıp dere kenarlarında yahut havadar, yeşil ve güzel manzaralı yerlerde “tenezzüh”e ve “temâşâ”ya çıkmak dün bir ihtiyaçtı, bugün daha büyük bir ihtiyaç… Eski evlerimizin küçük de olsa çeşitli ağaç ve çiçeklerle bezeli bahçeleri vardı; günümüzde çocuklar ve yaşlılar daracık apartman dairelerinde mahpus yaşıyorlar. Son zamanlarda belediyelerin park ve bahçeleri çoğaltmak için özel bir gayret içinde olduğunu görüyor ve seviniyorum. Böyle nefes alınabilecek yerlere gerçekten ihtiyaç hissedildiği hemen hepsinin gece gündüz dolup taşmasından anlaşılıyor. *** Birçok şehirde yapılması düşünülen bahçelere “Millet” isminin verilmesi de bence çok anlamlıdır. Tanzimat’tan sonra yapılan bahçelere de aynı isim verilmişti. Şehremaneti tarafından 1867 yılında Kısıklı’da yaptırılan Millet Bahçesi, günümüzde iki tarafındaki yollardan geçen motorlu araçların yaydığı egzoz gazı ve gürültü sebebiyle artık pek rağbet görmüyorsa da yakın zamanlara kadar İstanbul halkının akın akın gittiği nezih bir bahçeydi. Çamlıca Bahçesi de denilen Millet Bahçesi’nin Tepebaşı ve Taksim bahçelerinden farkı, giriş ücreti alınmamasıydı. Kısıklı’daki Millet Bahçesi’nin sıradan bir park olmadığını, Balıkhane Nâzırı Ali Rıza Bey’in Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı isimli o nefis kitabında yazdıklarından öğreniyoruz: “Büyük Çamlıca mine’l-kadîm seyir yeri olarak kabul olunmuştur. Yevm-i mahsûsu Pazar günleri idi.