Bu nasıl iş-2
Milli Takımın dünya şampiyonu Fransa karşısında aldığı görkemli galibiyetten sonra yazımın başlığıydı ‘Bu nasıl iş!’
Öyle ya, yeni kurulan gencecik bir takım nasıl olmuştu da kendisinden 10 kat değere sahip takımı bloke etmişti? Fransa’yı yenen; doğru strateji, takım futbolu ve motivasyondu.
İzlanda maçının ilk yarısını izlerken birden dejavu yaşadım. İzlanda Türkiye, biz de Fransa olmuştuk sanki. Bu nasıl işti, bir takım 5 günde bu kadar değişebilir miydi? Değişmişti. Öyle kötü bir yarı oynadık ki İzlanda’ya ‘Gel bize gol at’ dedik adeta.
Aslında İzlanda temkinli başlamıştı maça. Belli ki geçen haftaki galibiyetimizden çekinmişlerdi. Kendi yarı alanına çekilip orta sahayı kontrol etmeye çalıştılar, Milli Takımımızın iki pas yapamaz halini görünce yavaş yavaş ileri çıktılar, ataklara başladılar. İki duran topta da golleri buldular. İlk yarı biterken Dorukhan’la gelen gol, ikinci yarı için bir umut ışığıydı.
İlk yarıdaki kötü futbolda Cengiz’in yokluğunun payı kadar sahada olan Hakan Çalhanoğlu ve Ozan’ın verimsizliği de etkendi. Bu devrede Mert’in müthiş performansı olmasa soyunma odasına farklı yenilgi ile girmek işten değildi.