İki hüzünlü hikaye kesişince
Geçtiğimiz aylarda Ankara Uluslararası Film Festivali’nden 6 ödülle dönen “Renksiz Rüya”nın genç yönetmeni, ele aldığı hikayeyi daha iyi senaryolaştırabilseymiş çok daha etkili bir film...
Geçtiğimiz aylarda Ankara Uluslararası Film Festivali’nden 6 ödülle dönen “Renksiz Rüya”nın genç yönetmeni, ele aldığı hikayeyi daha iyi senaryolaştırabilseymiş çok daha etkili bir film çıkarabilirmiş.
Çocuk kahramanlı filmlerin sayısının artmasının nedenini daha önce vizyona giren benzeri yerli bağımsız filmler üzerinden dile getirmiştik. Ülkenin içinde olduğu en hassas konuları ve sorunları sansür mekanizmasına takılmadan anlatabilmenin en etkili ve nispeten güvenli yollarından biri bu hikayelerin dramatik yapılarını çocuk bir karakterin dünyasından yola çıkarak kurmak. Tıpkı İran ve Afgan sinemasında da sık sık yapıldığı gibi… Elbette böyle yapmak filmlerin değerini düşürmüyor ama sorumluluğu daha da arttırdığı ve daha incelikli bir yapı kurmayı gerektirdiği de kesin.
“Renksiz Rüya”nın çocuk kahramanı Mirza, 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da babası ve büyük ağabeyiyle yaşayan 12 yaşında bir çocuk. Annesini bir sene önce kaybetmiş olmasına rağmen, acısı hâlâ çok taze ve onu çok özlüyor. Bu yüzden de giderek içine kapanmış. Geceleri kötü kabuslar görüyordur sürekli.
Ağabeyinin bir arkadaşı Mir Ahmed bir süreliğine evlerine misafir olarak gelir. Erkek kardeşi onun tüm karşı çıkışlarına rağmen dağa çıkmıştır. Siyasi otorite Mir Ahmed’i de takibe almıştır. Bu yüzden bir süreliğine saklanmak için Mirza’nın evine sığınır. Mir Ahmed, daha en başından itibaren Mirza’yla arkadaş olmaya çalışır ama Mirza ona karşı çevresindeki herkese olduğu gibi son derece mesafelidir. Mir Ahmed yine de pes etmez, Mirza’nın arkadaşlığını kazanmaya çalışır.
Genç yönetmen Mehmet Ali Konar’ın gayet duyarlı hikayesi, iyi de çekilmiş olmasına rağmen çok daha güçlü işlenebilecekken elden kaçırılmış bir senaryoya sahip. Mesela; Mir Ahmed’in ve Mirza’nın ailesinin travmalarını, için...