Kendi servetinin mahkûmu olmak
Gerçekten yaşanmış ilginç bir kaçırılma vakası, usta yönetmen Ridley Scott’ın sıkmadan izlenen filmlerinden birine dönüşmüş…1970’lerde dünyanın en zengin adamı denince akla...
Gerçekten yaşanmış ilginç bir kaçırılma vakası, usta yönetmen Ridley Scott’ın sıkmadan izlenen filmlerinden birine dönüşmüş…
1970’lerde dünyanın en zengin adamı denince akla ilk gelen isimlerden biriydi Jean Paul Getty. Ailesini bir kenara bırakıp kendisini tümüyle para kazanma işine adamış, cimriliğiyle ünlü, insanlara değil mala, mülke ve sanat eserlerine yatırım yapmayı tercih etmiş petrol zengini bir adam. Torunlarından bir tanesi olan Paul’e, onu yıllar sonra tanımış olmasına rağmen, özel bir düşkünlüğü var anladığımız kadarıyla ama bu düşkünlüğün çok büyük bir testten geçtiğini izliyoruz bu gerçek olaylardan esinlenerek yapılmış filmde.
16 yaşındaki Paul, 1973 yılında Roma’da esrarengiz bir grup tarafından kaçırılır. Onu rehin tutanlar Paul’un annesi Gail’i arayıp tam 17 milyon dolarlık fidye isterler. Gail’in parası yoktur. Çünkü eşinden kayınpederinin ‘zırnık koklatmama’ huyu yüzünden sıfır nafakayla boşanmıştır. Elbette fidyeciler Gail’e parayı eski kayınpederinden bulabileceğini tavsiye ederler. Ancak para kazanmayı hiç bitmeyecek bir uğraş olarak gören Getty, bu parayı ödemeyeceğini söyler. Aslında kendine göre basit bir mantığı vardır: 14 tane torunu olan çok zengin bir adamdır. Bir tanesi için fidye öderse, diğerleri de sırayla kaçırılacak ve kendisi de sürekli fidye ödemek zorunda kalacaktır! Ödemeyi yapmayı istemez ama yanında çalışan eski bir CIA ajanı Chase’i eski gelininin yanına gönderir. Ona bu işi olabilecek en ucuz yolla (!) halletmesini ister. Bundan sonrası bolca arama-tarama, fidye pazarlığı ve heyecanlı bir bekleyişle geçecektir.