Peynir gemisi…
Lafa geldi mi, aşılmadık dağ, gidilmedik menzil, yapılmadık iş bırakıyoruz. Lafa geldi mi, her konuda en iyi, en mükemmel, en ala biziz. Bütün dünya bize mani olmanın telaşında ve bütün dünyayı...
Lafa geldi mi, aşılmadık dağ, gidilmedik menzil, yapılmadık iş bırakıyoruz. Lafa geldi mi, her konuda en iyi, en mükemmel, en ala biziz. Bütün dünya bize mani olmanın telaşında ve bütün dünyayı toplasan bir tane bile biz etmiyor. Bütün dünyayı lafa geldi mi tutup yere çalıyoruz her seferinde!
Ama ilkokulda bile öğretilen bir deyimi gözden kaçırıyoruz. “Lafla peynir gemisi yürümez!” Sadece konuşarak, hem de büyük büyük laflar ederek, boyumuzu aşan iddiaları savunarak veya iddialı mı iddialı nutuklar atarak, ancak ve ancak kendimizi ve ahaliyi eyliyoruz. Elde avuçta hiçbir somut netice yok!
Bir asır önce Berlin’e giden Mehmet Akif’e izlenimlerini soruyorlar. Kısaca özetliyor: “İşleri dinimiz gibi, dinleri de işlerimiz gibi.” Bir asır sonra değişen hiçbir şey olmamasını nasıl yorumlamak gerek? Yine, “bütün dünya bize karşı”, türünden argümanlara mı sarılacağız yoksa?
Türk halkı, evvelallah çalışır, hem de fazla fazla, patronların da hoşuna gidecek şekilde çok çok çalışır. Çalışıyor insanlar, özel sektör hafta sonlarını gaspetmeyi kendinde hak görüyor mesela. Çamur atmanın moda haline geldiği ‘90’larda, insanlar devlette çalılşmaktan kaçıyordu, bugün ise özel sektörden kaçar halde. Neden? Devletin şartları ve imkanları mı çok düzeldi? Hayır! Artık, o küçümsenen devlet imkanları bile bir nimet gibi gözüküyor çünkü. Kapitalizmin ve özel sektörü putlaştırmanın toplumu getirdiği nokta budur.