Bir daha darbe olmaz diyemem
Bu haftaki röportajım Şanlıurfa Milletvekilimiz ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Kasım Gülpınar ile. 3 yıl önce Şanlıurfa’da yaptığımız röportajın ardından bu defa Ankara’da...
Bu haftaki röportajım Şanlıurfa Milletvekilimiz ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Kasım Gülpınar ile. 3 yıl önce Şanlıurfa’da yaptığımız röportajın ardından bu defa Ankara’da buluştuk ve hem gündemi, hem de kendi hayat tecrübelerini konuştuk. Mayıs ayında Fransa’da başlayıp Şanlıurfa’ya gelecek olan klasik otomobil rallisinin de müjdesini verdi.
Son röportajımızdan bu yana 15 Temmuz yaşandı maalesef. Sizde 15 Temmuz nasıl duygular bıraktı?
Çok karışık duygular var aslında ama en çok da “buna maruz kalacak, bunu hak edecek ne oldu?” var. Demokrasiye birinci derecede siyasetin içinde olan birisi olarak en fazla bizim inanmamız gerekiyor. “Nasıl bir durum vardı ki böyle bir işe girişildi?” sorusunu aklım mantığım almıyor hâlâ. Maalesef bu memlekette yıllardır çok vatan haini gördük. Onlarla mücadele ettik ama 15 Temmuz’da yaşananlar artık vatan hainliğinin de ötesinde bir durum. Bizim gece ikide telefonlarımız çalabiliyor. Vatandaşın hastası oluyor, derdi oluyor. Bölge milletvekili olmanın getirdiği zorluklar var. Bunları yaparken tabii ki birinci şart Allah rızası. Ama siyasette oy kazanmanın da çok önemi var. Biz bir oy için bile mücadele ederken, birileri hiç zorluk çekmeden “sen çekil, sen bu işi yapamadın” diyor. O zaman Meclis de kalmasın. Ayrıca Meclis’i, halkı bombalayacak kadar gözü dönmüş bir anlayışla bu ülkeyi nasıl idare etmeyi düşünüyorlar ki? Sadece ellerinde silah var diye böyle bir hakkı nasıl kendilerinde görürler ki? Bir daha asla yaşanmayacağını düşündüğüm bir ilkel anlayışın yaşanması bende travmaya sebep oldu. Demokrasiye olan inancım sarsıldı.
“Türkiye’de artık darbe yaşanmaz” diyebiliyor musunuz?
80 ihtilalini yaşamış birisi olarak yıllardır zaten aklımda böyle bir düşünce vardı. Bu da yaşandıktan sonra demek ki biz ne kadar demokrasiye inansak da maalesef bizde bir darbeci zihniyet var, bunu yok edememişiz. Bugün FETÖ, dün başkalarıydı. Sonuçta bu darbeyi yapacak bir zihniyet benim kafamda hep artık soru işareti olacak. Bugün FETÖ’cüler inşallah tamamen temizleniyor ama “ileride başka bir zihniyet hortlar mı?” diye bir soru işaretim kalacak. Çocuklarım zaten her dönem siyaseti babalarını görememe sebebi ve evden uzakta tutan bir unsur olarak görürken bir de üzerine böyle birşey yaşanınca hiç anlam veremiyorlar.
Afrin operasyonu ile ilgili birkaç kez söz aldınız. Bölge milletvekili ve bölgeyi çok iyi yanıyan birisi olarak sizce Türkiye genelinde herkes konuya hâkim mi? Neden orada olduğumuz konusunda doğru bilgiye sahip mi? Halkımızın fikir birliği var mı?
Günümüzde herhangi bir konuda fikir birliği çok zor. Maalesef bu sosyal medya üzerinden yürütülen propagandalar, anti propagandalar, yanlış haberler her sürece zarar veriyor. Sadece Afrin operasyonu değil, herhangi bir ulusal politikamızda veya uluslararası siyasette, ikili ilişkilerde sürekli bir taarruzla, komple teorileriyle karşı karşıyayız. Afrin meselesinde de bu böyle. Bu sebeple herkesin olaya vakıf olması, doğru değerlendirmesi, analiz edebilmesi mümkün değil. Bu çerçevede olayın farklı boyutunda, bu algı operasyonuyla mücadele de zor. Burada operasyonu Kürtlere yönelikmiş algısı oluşturup, anlaşmazlığı tetiklemeye çalışanlar var. Maalesef işimiz bu şekilde tabii ki zorlaşıyor ve Afrin’deki oluşumu destekleyen batılı güçlere koz vermiş oluyoruz.
Avrupa Birliği Komisyon Başkanı olarak o tarafla görüşmeleriniz sürüyor mu, algı operasyonlarıyla mücadele için neler yapabiliyorsunuz? Batı’nın genel tavrını maalesef biliyoruz ama ikili ilişkilerde anlayabilenler var mı?
Maalesef genel olarak anlayabilenlerin sayısı az. Batı, kafasında belki bilinçli, belki bilinçsiz bir şekilde bir şablon oluşturmuş durumda. Orada “DEAŞ” diye bir örgüt üretilmiş ve o örgütle mücadele edecek yapı kimse bizim onu desteklememiz lazım algısı oluşturulmuş. Seküler, kendi değerleriyle örtüşen bir yapıyı desteklememiz lazım diye kurgulamışlar. Bunu bilinçli yapan da var bilinçsiz şekilde kendini inandıran da. Sonuçta batının çoğunluğu orada Türkiye’nin geleceğine tehdit oluşturabilecek bir yapının desteklendiğinin farkında değil.
Bir tarafta Güneydoğu milletvekilisiniz, Şanlıurfa Sivereklisiniz; diğer tarafta da sürekli Batı’yla ilişkiler içeren bir görev tanımınız var. Bu farklılıklar içeriyor mu sizin için?
Siverek’ten ayrılıp okul için Ankara’ya geldim. Zaten o farklılıkları çocukluğumdan beri yaşıyorum. Bir tarafta Ankara’da Tevfik Fikret Lisesinde Fransızca eğitim, Fransız hocalar, diğer tarafta Siverek’e gittiğimizde yazın üç ay boyunca kendi köyümüzde bambaşka bir hayat. Ki bahsettiğim yıllar 1980. Toplumun çok daha dışa kapalı olduğu zamanlardı.
Bırakın bu Avrupa işlerini bizimle ilgilenin diyenler oluyor mu?
Çok nadir de olsa oluyor. Avrupa Birliği ne yapar, bize ne faydası var, diyenler zaman zaman oluyor.
Büyükelçileri Şanlıurfa’da ağırladınız. Nasıl buldular Urfa’yı?
2 ayrı organizasyon yaptık. Bir seferinde 10 ülkenin büyükelçilerini, son seferde de hem büyükelçi hem maslahatgüzar olarak 19 ülkenin temsilcisini misafir ettik. Daha önceden görenler vardı ama çoğu ilk defa gelmişti. İlk defa görenler için çok değişik bir kültür. Ama kafalarında farklı bir beklenti vardı, süprizlerle karşılaştılar ve çok etkilendiler. Hem kültürü hem de insanların yaklaşımlarından çok etkilendiler.
Ön yargılar veya sınıra yakın olduğu için korkular var mıydı?
Büyükelçiler için yoktu, onlar neyin ne olduğunu biliyorlar. Dışarıdan gelecekler için bunu zaman zaman yaşıyoruz. Mayıs ayında Fransa-Strasbourg’dan Şanlıurfa’ya uzanan bir klasik araç rallisi düzenlenecek. Organizatörlerin ilk başta Urfa ile ilgili çekinceleri vardı. Biz onları ikna ettik ve bir gece Şanlıurfa’da kalacaklar.