Ağlatan gerçekler
Herkes çözüm peşinde. Ancak gerçek de ortada. Bir yılda 17 saldırı var. 360 ölü. Allah beterinden saklasın, son eylem canımı çok fazla acıttı. Ateş düştüğü yeri yakar ama, bu kez...
Herkes çözüm peşinde. Ancak gerçek de ortada. Bir yılda 17 saldırı var. 360 ölü. Allah beterinden saklasın, son eylem canımı çok fazla acıttı. Ateş düştüğü yeri yakar ama, bu kez sanki farklıydı. Bu duygunun sebebi çok basit; "Polisi yıllar yılı Robocop gören gözler sanırım gerçekleri yakaladı". Şehitlerin, o üniformayı giyiş öykülerinin her biri insanı ağlatmaya yetiyor. Çoğu bir başka kutsal meslek öğretmen olmak için hayata atılıyor. Çarpık, sistemsiz eğitim sonucu bir türlü atanamıyorlar. Üniversite mezunu arslan gibi delikanlı çaresiz taşeron kadrosuna dahi razı oluyor. Sonuçta önündeki alternatiflerden, en şereflisini seçiyor; "Polislik". Hain saldırıya uğradıkları gün başlarında bin türlü gaile var. "Kız istemeye gitmek" en tatlısı. "Baba ben seni sonra ararım. Giyiniyorum, göreve çıkıyoruz" diyenler bile mevcut. Hayatın gerçekleri bunlar.
Dinimiz kadere inanmayı emreder. Bununla ilgili duamızı hiç unutmayız. Birden aklıma Goethe'nin "Notre Dame'ın Kamburu" isimli öyküsü geliyor. Yazar aynı adı taşıyan katedrali ziyaretinde sütunlardan birinin üstünde Latince kelime fark ediyor; "Kader". Bundan yola çıkıp ünlü şaheserini kaleme alıyor. Bizim yiğitlerin her birinin kısacık ömürlerinde de kadere tanık oluyorsunuz. Dedik ya hepsi dram dolu.
***
Her yer karanlık
Sıkıntıdan sık sık balkona çıkıyorum. Saat 08.00'e geliyor ama ortalık zifiri. Sokak lambalarımız da yanmıyor. Kimi yerlerden "geç saat uygulaması" şikayetleri alıyorum. Onların içinde 11 yaşındaki Gökmen Movit'i hatırlıyorum. Servislerde uyuyoruz diyor. Okula geldiğimizde zorla kaldırıyorlar şeklinde feryat ediyor. Şoförler şaşkınlık içinde. Sivri akıllıların üç kuruşluk enerji tasarrufu, başta çocuklar herkesi perişan etti. Sisler-puslar içerisinde araçların sebep olduğu kazalar ortada. Kıbrıs'tan Bursa'ya kadar pek çok ölümlere tanık olduk. Bunların hesabını kimden soracağız? Dilerim "Bu seneki uygulama son olur".
***
Dolduran var
Tartışma programlarının bu kadar bölündüğü ülke yok. Hangi bakan konuşursa akış kesiliyor. Maşallah Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan hiç susmuyor. İkiliye pek çok bakan eklendi. Pat yayın kesiliyor, AB'den sorumluyu görüyoruz. Başbakan Yardımcısı ağzını açıyor aynı şey. Haber kanalısınız, eften püftenleri saat başına saklasanız ne olur. Bu uygulamaların kurbanlarına da tanığız. Ahmet Hakan her zamanki gibi stüdyoyu Taksim-Bostancı dolmuşuna çeviriyor. Hani derler ya "duyan gelmiş". Oysa NTV'de mesleğin yenisi Simge Fıstıkoğlu bile olayı çözdü. Üç bilemedin dört konukla tartışmayı götürüyor. Daha önemlisi içimize fenalık getirmeden tamamlıyor. Tarafsız Bölge'nin ucu açık. Zamanlaması için de bu defa kurban Prof. Dr. Nevzat Tarhan'dı. İdeolojik tarafı bir yana, gerçekten çok değerli bilim adamıdır. Onu yakından tanıma fırsatı bulduğum için mutluyum. Ahmet Hakan'ın "Şimdi size söz vereceğim"i kaç kere söylediğini unuttum. Fıtık etti. Bu arada Nevzat Hocamı kutluyorum. Üsküdar Üniversitesi'nin rektörlüğünü üstlendi.
...
CNNTÜRK ve NTV'de konu aynıydı. Son saldırı ve arkasındaki güçler işlendi. TAK'ın tanıtımı yapıldı dersek yeridir. "Öcalan'ın fedaileri" ve "Kürdistan Özgürlük Şahinleri" laflarına gerek var mıydı? Bir yerde örtülü propaganda oldu. Arada çok şey bildiğini ima edenlere de rastladım. Abdülkadir Selvi'nin "Bunlar Bahoz Erdal'a bağlı" demesiyle şaşırdım. Bahoz havaya uçurulmadı mı? Selvi'nin asıl görevi bugünkü konumuna geçişte şükran borçlu olduğu Ak Parti'den haber sızdırmak değil miydi? Terör konusunda uzmanlık için daha kırk fırın ekmek yemesi gerek.
...