"Beni cin nasıl yakaladı"

İngilizce konuşan ülkelerde yaşayanlar "ister inan, isten inanma"yı çok severler. İlginç olaylarda hep bunu kullanırlar. Hatta pek çok televizyon bu isimle epey program yapmaktadır. Bizim ailede de benzeşen inanışları...

İngilizce konuşan ülkelerde yaşayanlar "ister inan, isten inanma"yı çok severler. İlginç olaylarda hep bunu kullanırlar. Hatta pek çok televizyon bu isimle epey program yapmaktadır. Bizim ailede de benzeşen inanışları yaşadım. Mesela, meşhur lanetleme kelimesi "Allah belanı ....." hiç sevilmez. Bakın burada bile yazamıyorum. Belki de bu takıntı Türklerin şamanlığı döneminden kalmadır. Bizimki Ata Nine ile başladı. Kazara ağzımızdan kaçsa, tokadı yerdik. Beraberinde "hayır dua" okunarak.Bu yaşa geldim, aynı saplantım devam ediyor. Belki de, başıma gelen kazaları buna bağlamamdandır. Yakın dönemden örnekler aktarsam, belki bana hak verirsiniz. Sevdiğim bir arkadaşım var. Nedense bu kelimeyi kullanmaya bayılır "yapma, etme?" diyorum, dinleyen kim? Üstelik bana fetva veriyor. Neticede ya düşüyorum, ya bir yerlere çarpıyorum. Hani derler ya "inananı tutar". Aynen öyle oluyor. Geçenlerde yine böylesi bir tartışma yaşadık. Sabahı hastanelik oldum. Birkaç gün önce telefon açtı ve Tanem Şivar olayını yazmamı istedi. Ağzından hiç düşmeyen lanetlemeyi unutmadı. Sinirlendim ve "bunu okuma" derken, paat diye bir ses duydum. Ardından televizyona bağlı dekoderden koku gelmeye başladı. Hemen telefonu kapatıp, fişleri çıkardım. Sonuç, alet yanmıştı. Ben itfaiyecilik yaparken, o aramayı sürdürüyordu. Cevap vermedim.Sizlere sesleniyorum; "Hadi gelin de bazı lafların uğursuzluğuna inanmayın". Bu arkadaşıma soracak olursanız cevabı belli; "seninki batıl inanç." Laf aramızda bu olay sonrası aramız bozuldu. Herhalde Beşiktaş, Porto'yu yenince tekrar barışırız. Emin olmadığım konu, o melun kelimeyi kullanmaktan vaz geçip, geçmeyeceği. Asıl sorun bu.İtikat karmaşasıGerçek ve batıl inanışların sınırlarını çizmek zordur. Hristiyanlığın geçmişini irdelersek epey ilginç olay buluruz. Dikkat ettiğinizde, batılın bu dinle fazlaca bağlantısını yakalarsınız. Çünkü göğe çıkış burada fazlaca yer kaplar. Hâlâ İsa'nın ve havarilerinin diğer insanlara göründüğünü iddia edenler hep bu dinden. Birisinin "mucizevi mukaddes emanet" dediğini öteki "masal" diye nitelendirir. "Altıncı his" diyenlerle "Şeytan işi" şeklinde yorum yapanlar asırlar boyu kapışıp dururlar.Hatırlayın 18. Yüzyıl Avrupa'sını. Pek çok ileri görüşlü ve mantıklı düşünce sahibini nasıl yaktılar. Hem de bu "kilise adına" yapıldı. Bu arada bir taraf diğer grupta yer alanları hep aynı kelimeyle itham etmiştir; "dinsiz".Bazıları kızacak ama sözü Budizm'e getireceğim. Tövbe haşa 9 bin tanrı olur mu? Milyarlarca Çinlinin, yine o kadar Hintlinin heykellere, putlara tapındığını görmek tuhaf değil mi?Dinler, mezhepler ve tarikatlarla bölünür. Sonunda tek bir yerde birleşirler "batıl inançlar". Çünkü hiçbir din kalplerdeki mistizmi tatmin edemez. Eğitim, eleştiri ve şüphecilik bile bu duyguyu delememekte.Mezarlıktan geçerken korkanların ıslık çalıp, şarkı söylemesinin arkasında bu duygu yatmaktadır. Belki de kabir korkusunun ardında Arabistan'ın ghul'leri -gul okunur- vardır. Bunlar dişidir ve geceleri ortaya çıkıp yeni gömülmüş cesetleri yedikleri iddia edilir.Benden örnekÇocukluğumuzda hatta ilk gençliğimizde cin-peri hikâyelerini pek severdik. Semtimizdeki kilisenin kapılarından biri genişti. Oturmaya müsaitti. Arkadaşlarla buraya takılırdık. İçimizden biri Rizeli Artan -adı da tuhaf değil mi- hep ilk sözü alırdı. Bulup buluşturduğu saçma sapan öyküleri anlatmaya bayılırdı. İncirin uğursuzluğu ile açılış yapar, çınarın evliya eline benzeyen yapraklarına uzanırdı. Eğrikapı semtindeki yerleşik vampirden bahsederken saçlarımız dimdik olurdu. Sırası gelen herkes palavrasını sıkardı. Geç saatlere kadar bunları dinleye dinleye iyice gerilirdik. Arkamızdaki kilisede bulunan hayalet öyküsü başlayınca kaçışma vaktimiz gelmiş demekti. Yine böyle bir oturum sonrası dağıldık. Benim ev hemen karşımda. İlginç taraf o gün babam İzmir'de. Annem ağabeyimin görev yaptığı Çorlu'ya gitmişti. Anlayacağınız evde tekir kediyle ben varım. Devasa kapıyı kocaman demir anahtarımla açıp girdim. Alt katta elbiselerimi çıkarıp, pijamalarıma büründüm. Yattığım yer bir üst katta.Hızla merdivenlere yöneldim. İki basamak çıktım ama devam etmek ne mümkün. Biri sağ tarafımdan çekiyor, korkudan dönüp bakamıyorum. Vites büyüttüm. Caart diye bir sesten sonra, beni yakalayan şeyden kurtuldum. Hızla yatak odama daldım ve kapıyı kilitledim. Yorganı da kafama kadar çektim. Uyuyamıyorum. Sadece dinliyorum. Çok sonra kendimden geçip daldım. Uyandığımda baktım, pijamanın sağ cebi yok. Kilidi açıp, Pembe Panter adımlarıyla aşağıya indim. Kayıp cebimi tahta tırabzan babasının üstünde görünce jeton düştü. Hikayelerin yarattığı panikle cebi ona takmışım. O telaşla ondan sonra yaptıklarım ise unutulmazlarımdan oldu...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 201 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 354 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 283 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 143 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 180 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar