Efsane Cuma'nın babasını yaşadım
Geleneksel olarak Pazar Mavrası'yla başlayacağım. Bu yakıştırmayı daha çok rahmetli arkadaşım Şakir Süter kullanırdı. Onunla ortak çok şeyimiz vardı. Bunlardan diğeri Bergama Lisesi...
Geleneksel olarak Pazar Mavrası'yla başlayacağım. Bu yakıştırmayı daha çok rahmetli arkadaşım Şakir Süter kullanırdı. Onunla ortak çok şeyimiz vardı. Bunlardan diğeri Bergama Lisesi hocalarının "Öğretmenler Günü"nü kutlamaktı. Hakk'a yürüyeceğini hissettiği günlerde bana vasiyeti oldu. 24 saat gecikmeyle de olsa bunu da yerine getiriyorum. Şakir'in en sinir olduğu kelime "keyif"ti. Kazara dikkatimden kaçsa odamın kapısını yumruklayıp bağırırdı: "Bur-han keyif eşekte olur."
Rahmet dileklerimi tekrarlayıp Mavra'ya başlayabilirim.
Yaklaşık son 6-7 yıldır Black Friday'i yaşayan ülkelerden biri hâline geldik. Parası olan da olmayan da alışveriş kuyruklarında. Peki, cebi ve cüzdanı boş olanlar bunu nasıl başarıyor? Bulduğumuz çözüm basit. Herkesin cebinde 2 ile 12 arasında kredi kartı var. Bu kafayla hayat çarkı döner mi? Bankalar önüne gelene sokuşturduğuna göre hesabını alanlar yapsın. Hele kart faizlerinin yüzde 25'lere vurduğu şu günlerde "katla babam faizi katla."
Daha fazla canınızı sıkmadan bir kaç anımı aktarayım. Böylece kafanızı biraz dağıtırım. Adına ister Çılgın Alışveriş ya da Efsane Cuma deyin, bunu ilk defa Amerika'da gördüm, daha doğrusu katıldım.
Ön hazırlık
Türkiye'den bu ülkeye "patates vizesi" ile girmeyi başarmış arkadaşım Hüdai Yavalar'ın dairelerinden birinde oturuyordum. Onun sayesinde Washington D.C. çevresinde ne kadar Türkiye'den gitme varsa tanıdım. Aralarında gayrimüslim dostlarım da var. Fazla sıkı fıkı olduklarım ise yüksek lisans yapmaya gelen akademisyenler. Kısa sürede geniş bir aile hâline geldi.