Emeklinin "simit hesabı"
Bazı gazetelere baktıkça mesleğim adına utanıyorum. Hesap kitap bilmiyorlar mı? Yoksa utanmaları mı kalmadı? Çözemiyorum. Onlara göre "Temmuz ayı emeklinin zam bayramı olacak".Adı ucuzcuya...
Bazı gazetelere baktıkça mesleğim adına utanıyorum. Hesap kitap bilmiyorlar mı? Yoksa utanmaları mı kalmadı? Çözemiyorum. Onlara göre "Temmuz ayı emeklinin zam bayramı olacak".Adı ucuzcuya çıkmış marketlerde bile etiketleri tutmak mümkün değil. Hiçbir şey yapmasalar her gün 25 ya da 50 kuruş bindirim var. Bu sıcak günlerde yaz meyve ve sebzelerini dahi tutabilene aşk olsun. İstanbul'da toplu taşıma ücretlerine yapılan son zammın oranı yüzde 16.Böylesi "Frensiz ortam"da emekliye verilecek müjdeli zam haberleri yılda iki kez hız kazanıyor. Enflasyon rakamları ise çift hanelerde. Bütün bunların ışığında yüzde 8 maaş zammı olur mu? Maaşların en yükseği "yoksulluk sınırı" içinde. Geri kalanın tamamı "açlık kapsamı"nda. Bu nasıl medyadır ki, milleti uyutma çabasında. İşsizlik rakamları ortada. Bütün gaz vermelere rağmen istihdam bir türlü sağlanamıyor. Ve bu ülke birkaç özel konsorsiyumun elinde. Bunların ağababaları ise bir zamanların ünlü esrar satıcısı gibi bağırıp duruyor; "Helal haram ver Allah, Şirzat kulun yer Allah". Emekli ise perişan hep aynı şeyleri söylüyor:"Bibaht -bahtsız- olanın bağına katresi -bir tanesi- düşmez. Baran -yağmur- yerine dürrügüher -inci tanesi- yağsa semadan". Hani bizim emekliler İsveç ve Norveç'teki gibi "dünya turu", veya "taksi kuponu" peşinde değil. Simidinin yanına biraz peynir ekleyebilme çabasında. Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun -ballı kaymaklı- tatil palavrasını da çoktan unuttu. Mısralar, beyitler bir yana sıra emeklinin tek gücü olan sandığa gelecek. Bari bu defa hesaplarını iyi yapsınlar. Ordu ilinden bir örneği hatırlatmak istiyorum. Taban fiyatı beğenmeyen fındık üreticisi yolları kesmişti. Dönemin Emniyet Müdürü Rıdvan Güler'i görevden aldılar. Sebep, protestocuları cop ve gaz kullanarak dağıtmamak. Sandık günü geldi ve bu kentimizde "iktidar tulum çıkardı". Bu kafada ısrar emekliye Kayahan'ın şarkısını çağrıştırıyor; "Hep karanlık".***Ya köylü ve çiftçiHükümet, öyle işler yapıyor ki intihar mı ediyor? Herkes merak içerisinde. Yaşar Usluer de bunlardan:"Yazmayayım diyorum ama iktidarımız yazacak o kadar konu üretiyor ki yazmamak elde değil. Bakanlar Kurulu'nun 27 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan kararı köylüye/çiftçiye bir darbedir. Bu kararla; Canlı büyükbaş hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 135'ten yüzde 26'ya, karkas et ithalinde ise yüzde 100 ile yüzde 225 arasında değişen gümrük vergisi yüzde 40'a düşürüldü. Bundan ayrı olarak buğday ithalatında vergi yüzde 130'dan yüzde 45'e, arpada yüzde 130'dan yüzde 35'e, mısırda yüzde 130'dan yüzde 25'e düşürüldü. Bu durumda zaten zarar eden çiftçi/köylü neden üretim yapsın? Biliyorsunuz, TEKEL, TMO, EBK, SEK üreticinin ürünlerini almak için kurulmuştu. Köylünün/çiftçinin ürettiğini satamama kaygısı yoktu. Tüccar almasa bu kurumlara veriyordu. Rekabet oluştuğu için tüccar fazla fiyat veriyordu.Rahmetli Özal ile başlayan özelleştirmede önce SEK satıldı. Sonra EBK'yı kapattılar. TEKEL'i sattılar. TMO kapanmadı ama yeterli fiyat vermiyor/alım yapmıyor. Tüccar da istediği fiyatı uyguluyor. Bu durumda köylü/çiftçi ürettiğini satacak yer bulamadığı, rahmetli Demirel'in uyguladığı sübvanse verilmediği için zarar ettiğinde, üretimden vaz geçiyor.Yine Demirel'in "gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz" sözü artık geçerli değil. Hemen her şeyi ithal edip Türk köylüsünü/çiftçisini üretmez hale getirdik. Bir zamanlar ihraç ettiklerimizi de ithal ediyoruz. Artık köyde bile tavuk, yumurta, süt ve yoğurt marketten alınıyor. Üretici, tüketici haline geldiğinden özel sektör devamlı fiyat yükseltiyor. Bunun yolu ithalat değil, üretimi teşvikten geçer. Sırf Suriyelilere harcadığımız paranın beşte birini köylüye/çiftçiye ücretsiz ve cüzi bir fiyatla küçükbaş/büyükbaş hayvan, tohum ve mazot olarak sübvanse etseydik, ürettiğini alma garantisi verseydik yeniden ihracat yapan ülke konumuna geçerdik. Kısacası çözüm, ithalat değil, üretimi teşvik etmektedir."***BURHAN KUZU hocamın kendi sitesinde yayınladığı bir mesaj dikkatimi çekti. Pandispanya gazetesinin izniyle bunu düzeltme yapmadan, aynen yayınlamak istedim:"Suudi Arabistan'da Kral Selman yiyenini değilde oğlunu Veliaht atadı.Petrol sayasinde kimse Suudu Demokrasi Yok diye suçlamıyor.Ah petrol ah".***Doç. Dr. Yusuf Erbay'ın övgü dolu mesajına teşekkürler. Sayın hocam çok nazik. Benim yaptığım sadece başarılı bir çalışmayı övmekti....İbrahim Tatlıses'ten söz ettiğim yazıma iki muhalif mesaj aldığımı da belirteyim. İbo'nun özel hayatı ile ilgili yorumlarına elbette hak veriyorum.