Kırmızı Düdük Kampanyası...
Yıllar önce yanımda çalışmaya başlayan bir gence verdiğim ilk öğütleri hatırlıyorum; "Önce işini görecek bir fotoğraf makinesi al. İmkanların arttıkça daha iyisi ile...
Yıllar önce yanımda çalışmaya başlayan bir gence verdiğim ilk öğütleri hatırlıyorum; "Önce işini görecek bir fotoğraf makinesi al. İmkanların arttıkça daha iyisi ile değiştirirsin" demiştim. "İstediğin yer var mı?" diye de sormuştum. Şaşırdığım bir cevap vermişti; "Hastane muhabirliği". Neden diye sormadan Cerrahpaşa'da başlattım.
Tesadüfe bakın bu olay bir Kurban Bayramı öncesi idi. Adı şimdilerde ulusal bir gazetenin künyesinde önemli bir yerde yazılı. Bu delikanlının o zamanki isteğindeki sebebi sonradan anladım. Tanıdığı bir profesör ve doçent orada görevliydi.
Bizimkine artık orada çalışacağına göre acil servisten uzak durmamasını sıkı sıkı tembihlemiştim. Özellikle acemi kasapların fazlaca geleceği konusunda uyarmıştım. Nitekim bu genç yağmur gibi haber yağdırdı. Fotoğrafladıkları da meslek tabiriyle birbirinden güzeldi. Bugünün medyasında mozaiklenmeden yayınlanması mümkün değildi.
Aynı kareler
O kadar ilginç olaylara tanık oldum ki, bugün bile gayet net hatırlıyorum. Kasap, danayı kesmekte kullandığı bıçağını nasıl olup da sırtına sokmuştu. Hâlâ çözebilmiş değilim. Apış arasına boynuz yiyenlerin haddi hesabı yoktu.
Oysa, Süleyman Baba'nın söylediği gibi önce gözünü bağlayıp, sonra arka ayaklarından birini serbest bırakırsanız, hayvanın acısı azalır. Daha kolay can verme şartlarına kavuşur.