Tatilci Valiye gözlük
İlan ettiği "kış tatilleri" ile öğrencilerin sevgilisi haline gelen İstanbul Valisi aklımdan çıkmıyor. Maltepe'deki kalabalığa 175 binlik kota koyuşundan söz ettiğimi anlamışsınızdır. Burada...
İlan ettiği "kış tatilleri" ile öğrencilerin sevgilisi haline gelen İstanbul Valisi aklımdan çıkmıyor. Maltepe'deki kalabalığa 175 binlik kota koyuşundan söz ettiğimi anlamışsınızdır. Burada Feriköy futbol kulübünün efsane yöneticisi "Apartman Mustafa"nın ünlü bağırtısıyla "hakeme gözlük"ünü tekrarlayacağım.Gelelim Cumhuriyet tarihimizin partili valilerine. Nevzat Tandoğan, Lütfi Kırdar ve en önemlisi Fahrettin Kerim Gökay'a bakalım. Ord. Prof. Dr. Gökay gelmiş geçmiş en yanlı vali ve belediye başkanıydı. Öncelikle "Halk efkârı psikolojisi" dersinde hocam olduğunu belirteyim. Müthiş bilgili, cin gibi insandı. Ancak öbür taraftan İsmet İnönü'ye "İşte İstanbul Paşam" diyenlerin öncüsüydü. TSM'nin icra edildiği içkili gazinoları teşvik ederdi. Öbür taraftan alkolü fazla kaçıranları "belinden su almakla tehdit ederdi". CHP'li dostlar kırılmasın ama "partizan valilik" denilince akla gelenlerin hepsi onların malı. Vasip Şahin, Gökay'ın tırnağı bile olamaz. Tek eksiği gözlerinin uzağı iyi görememesi. Hemen bir göz doktoruna randevu alırsa bu işi halleder.Peki ya görenlerGelelim uzağı iyi görenlere. "Yandaşlar" bunların başında geliyor. 2019'un nasıl sonuçlanacağını önce onlar fark etti. Suratları mahkeme duvarı. "26'lık lastiğe 32 basan havaları" yok oldu. Sinirlerinin bozulduğunu açıkça belli ediyorlar. Örneğin Av. Pınar Hacıbektaşoğlu umulmadık çıkışlara başladı. Karşı görüşten bir başka avukat Uğur Poyraz'ı sadece dövmediği kaldı. Demek ki SETA'cılarla başlayan moral bozukluğu virüs gibi hızla yayılıyor. Böylesi kapışmaları daha sık göreceğimize eminim. Tartışmalardaki önemli tespitleri ise kaçırmıyorum. Örneğin Avrupa'da bir mahkeme, yılda en fazla 125 davayı sonuçlandırıyor. Bu rakam bizde ortalama 780. Taptaze örneği Av. Poyraz verdi. Ticaret mahkemesinde hakime hanımın bir davaya ancak 2018'in Ocak ayında yer bulabildiğini anlattı. Düşünün adliyelerimizin halini. Öte yandan tahliye kararı veren yargıçlar da 48 saat sonra aynı delillerle tutuklama yapıyorsa, vay halimize!***Erdoğan'ı dinleyen yokManavın oğluna sordum; "Hangi takımı tutuyorsun?" Tereddüt etmeden "Beşiktaş" dedi. Üstelik, yenilenmenin başladığı dişlerini gösterir şekilde. Ben de "aferin"i bastım. Ardahan kökenli babasına yöneldim; "Kaç numara?". O da parmağı ile 1 işareti yaptı. Mütedeyyin ve sıkı Ak Partili olduğunu biliyorum. Yüklendim; "Emri dinlemiyor musun?". Kısa konuştu; "Bunu zor doyuruyorum". Bu konuşmaların geçtiği günün akşamı bir haber dikkatimi çekti; "Türkiye'deki yapının yüzde 82.7'si Çekirdek Aile". Yani "anne-baba ve çocuk"tan oluşuyoruz. Sonra devreye Dr. Gökhan Yıldırımkaya girdi. Birleşmiş Milletler Üreme Sağlığı Koordinatörü olduğunu öğrendik. Doktor önemli ve kimi şaşırtıcı bilgiler verdi:"Kırsal kesimden şehirlere geçildikçe doğurganlık azalıyor. Anket sonuçları ideal çocuk sayısını yüzde 2.10 olarak verdi. Urfa'da bu oran en üst seviyede; 4.3. kent büyüdükçe oran düşmekte."İsyan gibiAnlaşılan, Erdoğan'ın "En az üç çocuk" zorlamaları da artık para etmiyor. Yakında buna uyanlar sadece kendi aile bireyleriyle sınırlı kalacak.Nüfus artış hızımız 19. sıraya kadar geriledi. 2029 yılında 29.'luğa kadar ineceğiz. Millî futbol takımımıza döndük. Önemli etken "tencerelerin dolmaması".Dünyadan da birkaç örnek verelim. Yer kürenin nüfusu her 12-13 yılda bir, 1 milyar artıyor. Halen 7.7 milyar kişiyiz. Yine bize bakacak olursak, 2050 senesinde Türkiye 98 milyona ulaşacak. İlginç olan artışta en büyük etkiyi "göçmenler" yapacak. Suriye'den ve Irak'tan gelenlerin önemi fazlalaşıyor. Ben size geçmişten örnek vermek istiyorum. 27 Mayıs 1960 İhtilali öncesi İstanbul'da her parti azınlıklardan da aday gösterirdi. Bugün sadece Ermeni vatandaşlarımızın milletvekili olmasına benzer bir durumdu. Demek ki ileride Şanlıurfa ve Kilis gibi yerlerde "göçmen adaylar" göreceğiz. Geldikleri günden beri 300 bin bebeğin doğması, yepyeni dönemin ilk işaretleri.Bu arada özel okul öğrencilerinin toplamdaki oranının yüzde 8'i geçemediğini öğrendik. Devletin sübvansiyonları dahi yeterli olamadı. En ucuz okulun yıllık masrafı çalışan ebeveynin toplam gelirinden fazla. Bu şartlarda birileri istediği kadar "çoğalın" diye bağırıp dursun!...ÖZEL NOT: Mehmet Tezkan kardeşimin "OHAL'in 2019 sonuna kadar kalkmayacağını" anlatan yazısına bayıldım. Ortaya koyduğu gerekçelere aynen katılıyorum.