"Zeytinyağlı yiyemem aman"
Meşhur fıkradaki gibiyiz. Hani iki arkadaş kavga etmişler ya... Cinayet tartışması bu. Biri "bıçakla öldürülmüş", diğeri "makasla" diyor. İki keçi örneği saatlerce inatlaşıyorlar. Sonunda...
Meşhur fıkradaki gibiyiz. Hani iki arkadaş kavga etmişler ya... Cinayet tartışması bu. Biri "bıçakla öldürülmüş", diğeri "makasla" diyor. İki keçi örneği saatlerce inatlaşıyorlar. Sonunda daha iri kıyım olan öbürünü denize fırlatıyor. Boğulmakta olan, bir taraftan su yutarken, öbür taraftan eliyle "makas" işareti yapmayı sürdürüyor. "Bu fıkrayı niye hatırlattın" derseniz Meclis'te zeytinlikleri mahvedecek tasarıdan söz ederim. Kamuoyunun uyanışı ve hemen her partilinin birlikte direnişi zaferi getirdi. İşte burada asıl soru "mutlu son mu" yoksa "arkası yarın" mı şeklinde.Ak Parti grup yönetiminin zeytin maddesi sanayi komisyonunda yeniden değerlendirme kararı doğrudur. Olaya yenilgi havası vermeden "külleme taktiği" ise en uygunudur. Bu konuda Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin partisindeki itirazcıları değerlendirmesini öğrenmekle sevindim. Bu konuda kulis yapanlardan biri de İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter. O da çevreci protest gibi olağanüstü çaba gösterdi. Bu aralar MHP'lilere bir şeyler oldu. "Can suyu" verilmiş gibiler. Aman elimizi tahtaya vuralım. Başlarına bir iş gelmesin.Elitaş kurban mı?Gelelim Ak Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş'a. Gazetecilerin "Zeytinlik maddesi tamamen kalkacak mı?" sorusuna verdiği cevaba bakın; "Ya aynen, ya değiştirilerek kabul edilir". Elitaş'ın cevabı, boğulurken bile makas işareti yapan adamı hatırlatmıyor mu? Anlamakta zorlandığım, bu nasıl inat. Sonunda yasa bu haliyle geçerse, ihalenin tepki boyutu Mustafa Elitaş'ın üstünde kalır. Dikkatli olmalı. Ağzından çıkan her kelime boynuna iliştirilen yaftaya yapışıyor.Adları var, kendileri yokBakırköy belediyesinin "Zeytinseverlik eylemi"ni izledim. Sayın Başkan, yanına "her ota maydanoz" Canan Karatay'ı alıp zeytin fideleri dikti. İyi güzel de bu ilçede "Zeytinlik Mahallesi" adı verilen bir bölge var. Aynı adı taşıyan muhtarlığı da mevcut. Burada bir tek zeytin ağacı bırakılmadı. Acaba bunu biliyorlar mı? Tıpkı, Cevizlibağ ve Bağcılar gibi. Sıra sallamaya gelince mangalda kül bırakmıyoruz. Bütün yerel yöneticilere tavsiyem önce ellerinde kalanlara sahip çıkmaları. Ben de bilirim ortaya çıkıp konuşmayı; "Zeytinyağı, ana sütüne eş değerdir".Miteolojideki tanrıçaların doğumlarını bu ağaçların altında gerçekleştirdiklerini de ilave ederim. İşte bunun adı popülizm olur. Gerçek ise Yaşar Usluer'in şu satırlarında mevcut:"Zeytinlerle ilgili yasa 7. kez Meclis'e geliyor. Bunu dayatanın ABD olduğunu kimse söylemiyor. Hatırlayın Marshall yardımlarıyla başlayan Vita yağı furyasına. Pamuk ve bunun ipliğini kısıtlamamızı isteyen kimdi? Bu yüzden "Zeytinyağlı yiyemem, basma da fistan giyemem" türküsünü yaktıran da ABD değil miydi?"Usluer'e bir ilave de ben yapayım. Bu ülkede haşhaş ekiminde sınırlama kaldırıldı diye muhtıra verildi. Hükümet devrildi yerine ABD cuntası geçti. Bunu da unutmamakta fayda var.***MesajlarMansur El Sabah'la Türk Medya yıllarında tanıştım. Uzun süredir irtibatımız yoktu. Birden mesajı geldi. Ekinde Güneş gazetesindeki "Ekrankolik" köşemde yazdığım yazı. Bir başka rastlantı Mansur'un "Söz Hakkı" programına konuk olmasından bahsetmişim. Şimdi sıkı durun onun yapımcısı kim; Orhan Uğuroğlu. Tarih 18 Ocak 2002. Tam 15 yıl önce. Mansur'a sevgilerimi yolluyorum. Orhan Uğuroğlu'na gerek var mı? Zaten şu anda Yeniçağ'da birlikte çalışıyoruz....Ulusal Kanal 17. yılında yönetim değişikliği yaptı. Çağdaş Cengiz, genel yayın yönetmeni oldu. Bu görevin eski sahibi Adnan Türkkan yönetim kurulu başkanlığına getirdi. Başarı dileklerimi yolluyorum....Rıdvan Dilmen bu aralar "kulağı çok çınlatılanlardan". Onu hatırla yad edenler içinde Celal Sayalı'nınkini yayınlamakla yetineceğim:"R. Dilmen için -bence örtülü siyaset yapanların lideri- ifadesini kullanmışsınız. Ancak söz konusu şahıs örtülü değil aşikâr siyaset yapıyor. Çünkü kendisi bir türlü oluşturamadığı zincirin yalnız kalmış bir halkası. Sadece rozeti ve kendisine sağlanacak unvanı eksik"....Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın yazdıklarıyla mutlu oldum. Sevgili hocam "Sizin benim gönlümde bambaşka bir yeriniz var. Sağlıklı günler diliyor selam ve saygılar sunuyorum. En kısa zamanda görüşmek arzusuyla" diyor....Açıkça itiraf ediyorum. İlhan Kesici'nin mesajını okumasam bunları yazmamıştım. 18 milyon karne alan öğrencimizi kutluyorum. Vaziyeti kötü olanlara da geçmiş olsun. Fazla üzülmesinler. Baksınlar Acun Ilıcalı abilerine. Bazen başarı için diplomaya gerek yok. Bu arada vefakâr ve cefakâr öğretmenlerimizi de unutmayalım. Yaşça büyük küçük fark etmez hepsinin ellerinden öpüyorum.