Okçular Tepesindeyim
Okuyucuların okudukları yazarı yakından tanımaları hakları. Kimin nesi, yazdıkları ile yaşadıkları uyuşuyor mu, ilmi ve irfânı ne seviyede? Kısaca okunmaya, tâkip edilmeye değer mi? Şahsen tâ...
Okuyucuların okudukları yazarı yakından tanımaları hakları. Kimin nesi, yazdıkları ile yaşadıkları uyuşuyor mu, ilmi ve irfânı ne seviyede? Kısaca okunmaya, tâkip edilmeye değer mi?
Şahsen tâ başından beri halkın içerisinde, halkla haşir-neşir, geliri, gideri, yaşayışı gözler önünde biriyim. Ancak bir de “Sen kimsin arkadaş?” suâlinin cevabını benden dinleyin.
1 Ağustos 1957’de dünyaya gelmişim. Bu hesaba göre kemal yaşındayım. “Yolma zamanı” köyde dünyaya gelmişim. Dünyaya gözümü açtığım zaman, bütün Peygamberlerin şerrinden Allah’a sığındıkları bir zaman. Ancak benim elbette bunlardan haberim yoktu. Yeryüzünden Kur’an’a ve Hadis’e dayalı bir tek İslâm devleti kalmamış. Müslümanların bir çatı altında toplanmalarına izin verilmemiş. Hilâfet müessesesi lağvedilmiş. Müslümanlar parça parça edilmiş. İslâm’ın amansız düşmanları ve hasımları şeytanın bile aklına gelmeyecek planı devreye sokmuşlar. Onların planına göre, Müslüman nesil öyle bir şekilde yetiştirilecek ki, bir daha gerçek İslâmiyete sahip çıkmasınlar. Böylelikle koyun güdülür gibi güdülebilsinler.
Rabbim bana okumayı sevdirmiş. Çocukluk çağından itibaren okumuşum, okumuşum. İlkokul, derken İmam-Hatip’in orta kısmı (Bizim zamanımızda dört sene idi ve kaliteli bir eğitim vardı), lise (Fen bölümü, Modern Matematik kısmı), üniversite (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı), o arada Şer’î ilimler tahsili, Millî Görüş ve Risâle-i Nûr Camiası ile yakından tanışma ve irtibat, derken gazetecilik mesleğine başlama… Bu arada durmaksızın okuma ve araştırma…