17 Nisan ve sonrası
Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek 16 Nisan halkoylamasına sadece bir gün kaldı. Hem evet hem de hayır cepheleri 17 Nisan'da farklı bir Türkiye'ye uyanmak istiyor. Anket şirketlerinin büyük çoğunluğu...
Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek 16 Nisan halkoylamasına sadece bir gün kaldı. Hem evet hem de hayır cepheleri 17 Nisan'da farklı bir Türkiye'ye uyanmak istiyor. Anket şirketlerinin büyük çoğunluğu halkoylamasında dengenin evet lehine olacak şekilde "bıçak sırtı olmaktan" çıktığında birleşiyor. Kanaatimce pazar akşamı sandıklar açıldığında mevcut vesayetçi parlamenter sistemin krizlerini aşacak yeni bir sistemin kapısı açılacak.
Ve cumhurbaşkanlığı sistemine uygun kurumsal düzenlemeler için hazırlıklara başlanacak. Halkoylamasının bıçak sırtı olmaktan çıktığı hissiyatı insanı ister istemez 17 Nisan ve sonrası hakkında düşünmeye itiyor.
Önde gelen Batı medyasının "Türkiye diktatörlüğe sürükleniyor" argümanıyla dolu manşetlerini, yorumlarını okudukça bu ülkenin uluslararası sistemdeki aktörlüğünüpekiştirme davasının 16 Nisan akşamı bitmeyeceğini ayan beyan görüyorum. Zira "evet çıkarsa Türkiye'yi zor günler bekliyor" tezi şimdilerde "evet de hayır da çıksa Türkiye'nin krizi devam edecek" ya da "Türk demokrasisinin geleceği vahim" formuna büründü.
The Wall Street Journal dünkü sayısında halkoylamasını "kölelik yolu" olarak niteleyerek her iki sonucun da "felaket" olacağı kehanetinde bulunmuş. Bu gazetenin iddiasına göre, hayır çıkarsa "Erdoğan baskı aygıtlarını güçlendirmeyi sürdürecekmiş." Evet çıkarsa da "AK Parti'yi demokratik olarak gönderme ihtimali neredeyse" ortadan kalkacakmış.
Hüküm cümlesi ise şu şekilde: "Ortadoğu ve Türkiye'nin NATO müttefikleri için tehlike, ülkenin İran gibi bir İslamcı devlete dönüşmesidir. Erdoğan'ın otoriter yönetim eğilimi, Batı'da birçok kişinin ne yazık ki demokrasi ile İslam'ın bağdaşamayacağı sonucuna varmasına neden olacaktır."