Amerikalılarla görüşmek artık sonuç verir mi?
Son beş gün içinde Trump yönetiminin kurmay ekibinden üç isim Türk yetkililerle görüştü. Önce ulusal güvenlik danışmanı McMaster, sonra savunma bakanı Mattis ve daha sonra Dışişleri Bakanı...
Son beş gün içinde Trump yönetiminin kurmay ekibinden üç isim Türk yetkililerle görüştü.
Önce ulusal güvenlik danışmanı McMaster, sonra savunma bakanı Mattis ve daha sonra Dışişleri Bakanı Tillerson Ankara'ya Zeytin Dalı Harekâtı hakkındaki görüşlerini iletti. Ve Ankara'nın "terör örgütü YPG'ye desteği kesin" uyarısını dinlediler elbette.
Trump yönetimindeki dağınıklık ve çok başlılık sebebiyle bu görüşmelerden sadra şifa bir sonuç çıkması beklenmiyor.
McMaster'ın Başkan Trump'ın Türkiye'nin kaygılarını anlamada özel bir ilgisinin olduğunu söylemiş olması kuvvetle muhtemel.
Ancak gerçeklik çok farklı.
Başkan YPG'ye desteği kesme sözü verdiği halde savunma bakanlığı 2019 bütçesinde SDG yani YPG'ye 550 milyon dolarlık bir yardım öngörebiliyor.
Bu durumu sorduğunuzda cevap da hazır: "Ne yapalım Washington'daki kurumlarda farklı görüşler var." Hiçbir anlamı olmayan, nafile bir açıklama.
Aslında Washington'dan kiminle görüşüldüğü de fark etmiyor. Sonuç değişmiyor, ABD'lelir verdikleri sözleri tutmadıkları gibi sahada Türkiye'nin aleyhine adımlar atmaya devam ediyorlar. Elde kalan tek şey "güvenlik kaygılarınızı anlıyoruz, farklı görüşlerimiz var, görüşmeye devam edelim" cümleleri oluyor.
Başkan Trump'ın ikili ilişkiler toparlaması için de bir yıl beklendi. Rakka operasyonu YPG yerine Türkiye ile birlikte yapılsaydı yeni bir işbirliği dönemi başlayabilirdi. Olmadı;
Obama politikası hızlandırılarak takip edildi.
Zira Ankara YPG ile askeri mücadelesini başlatarak sahayı hareketlendirdi.
Esed ve İran güçleri de Deyr ez Zor'da enerji bölgelerini ele geçirmek için YPG'ye karşı hamleler yapıyor.
ABD bu hamleleri şimdilik sert şekilde durdurduysa da bir yandan Suriye'deki güçlerin odağı giderek YPG üzerine odaklanıyor.
Diğer yandan ise CENTCOM, taşeronu olan YPG-PKK'yı kontrol edemiyor.
Hem Türkiye, hem Irak ve hem Suriye'de. Bu da ABD'nin ya YPG ile ya da Türkiye ile ilişkisinin sonu demek.
Mattis'in YPG'yi "PKK'dan ayırabileceklerini, hatta PKK'ya karşı savaştırabileceklerini" söylemesi, komik olmakla birlikte, ABD'nin yeni bir YPG politikası oluşturmaya mecbur olduğunu anlamaya başladığını gösteriyor. Ancak Tillerson'un Ankara'ya gelirken "YPG'ye ağır silah yardımı yapılmadı, toplanacak bir şey yok" açıklaması ise getirilecek yeni tekliflerin de kozmetik ayrımlar üzerinden yürüyeceğini düşündürüyor.
Savunma Bakanı Canikli'nin muhatabına ilettiği "YPG'yi SDG'den ayırın" önerisi daha makul bir fikir. Türkiye'nin gözetiminde ve onaylayacağı Arap, Kürt ve Türkmen gruplarla SDG'yi yeniden yapılandırmak müzakere edilebilir.
Umalım ki Trump yönetimi "Türkiye kontrolden çıktı, sert durun" tavsiyesine değil, "Suriye-YPG politikasını Türkiye'nin endişeleri çerçevesinde revize edin" önerisine kulak verir.