Amerikan karşıtlığı kimin sorunu?
Siyasi düşünce dünyamızda Batı karşıtlığı birçok ideolojik çizginin ortak özelliği. Sol kesimden milliyetçi ya da İslamcı kesimlere kadar her görüşün Batı'nın...
Siyasi düşünce dünyamızda Batı karşıtlığı birçok ideolojik çizginin ortak özelliği. Sol kesimden milliyetçi ya da İslamcı kesimlere kadar her görüşün Batı'nın Türkiye'ye yaklaşımına dair eleştirileri mevcut.
Kimi zaman bu eleştiriler konu bazlı şüpheciliği aşarak komplocu, özcü formlara da bürünebiliyor.
Her sorunun arkasındaki "ezeli düşman olarak Batı" kavramlaştırmasına varabiliyor. Aslında AK Parti, Batı hayranlığı ile düşmanlığı arasında orta bir yol izlemesiyle bu anlamda özgün yere sahip. Batı'nın Türkiye ile entegre olma iradesini destekledi ancak süreçler tıkandığında da eleştirilerini esirgemedi.
Milli çıkar temelli bu politikayı "eleştirel" entegrasyon olarak adlandırıyorum. Bu politika Türkiye'nin tarihi, coğrafi ve ekonomik realiteleri gereği uyumu olduğu kadar hesaplaşmayı da içermek durumunda. Zira Batı- Türkiye ilişkileri AB ve ABD'nin Türkiye'nin etrafındaki bölgelerin sorunlarına yaklaşımları sebebiyle ciddi gerilimlere sahne olabiliyor.
AB ile terör ve mülteciler, ABD ile PKKYPG ve FETÖ konularında olduğu gibi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM sistemi eleştirisi de Suriye krizi hakkındaki uyarıları da genel, ideolojik bir karşıtlıkla ilgili değil. Aksine Türkiye'nin en yakın müttefikleri tarafından uzun süredir önemsenmeyen somut çıkarları ile alakalı.
2006'dan sonra stratejik ufkunu kaybeden AB "üyelik" konusunda ayak diremesi sebebiyle Türkiye kamuoyundaki eski popülaritesini kaybetti. Türk halkında Avrupa'ya yönelik şüpheci bakış artmakla birlikte asıl gündem ABD etrafında odaklanıyor.