Dini cemaatleri tartışmak, ama nasıl?
Tartışarak bitiremediğimiz konuların başında devlet-dini cemaatler/ tarikatlar ilişkisi gelir. Osmanlı'dan erken Cumhuriyet'e, çok partili hayata geçişten 28 Şubat sürecine ve AK Parti dönemine kadar uzun bir hikâyesi...
Tartışarak bitiremediğimiz konuların başında devlet-dini cemaatler/ tarikatlar ilişkisi gelir. Osmanlı'dan erken Cumhuriyet'e, çok partili hayata geçişten 28 Şubat sürecine ve AK Parti dönemine kadar uzun bir hikâyesi var bu meselenin.
15 Temmuz sonrasında ise FETÖ'nün günah galerisinin ortaya çıkarılması ve tasfiyesi ile bu konu yeniden gündemin baş köşesine oturdu. Meselenin ucu 17-25 Aralık'ta görünmüştü, şimdi ise tüm çıplaklığıyla masada...
Gülen hareketinin "hizmet" iddiasından "terör örgütüne" dönüşüm serüveninin bize ibretlik dersler vermesi gerektiğine inananlardanım. Ancak suçlayıcı genellemelerin ötesinde çok yönlü, sağlıklı bir demokratik- kamusal tartışma yürütülmesine ihtiyacımız var. Devlet- dini hayat ilişkilerini reform sürecinden geçirecek değerlendirmelere ve politika önerilerine ulaşmak zorundayız. FETÖ itirafları üzerinden yürüyen mevcut tartışma "benzersiz" bir totaliter- operasyonel yapının cürümlerinin İslami gruplaşmaların hepsini içeren bir sorgulamaya dönüşüyor. Bu sorgulamanın sıhhatsizliği hem laik hem de İslami -muhafazakâr kesimde ciddi savrulmalar üretiyor.
Laikçi cenah için FETÖ olayı Kemalist laikçiliğin haklılığını ortaya koydu. "Din bireylerin hayatında olması gereklidir, cemaatlerin siyasetle ilişkisi kaçınılmaz olarak sorun üretir. Sağ popülist iktidarlar taviz vermeseydi bu noktaya gelinmezdi." Bu argümanın ulaştığı sonuç ise aslında "her cemaatin potansiyel FETÖ" olduğu ve devleti ele geçirmeye çalıştığı. İslami- muhafazakâr kesimlerdeki bazı yazarlar için ise FETÖ cemaat ve tarikatların gayri sahih, mistik inançlarının kontrolden çıkmış halidir.