Dünya, yeni Deaş’a hazır olmalı...
Deaş'ın Irak ve Suriye'den tasfiyesinde sona yaklaşıldı. Örgüt, 2014'te yıldırım hızıyla iki ülkede geniş topraklar elde ederek "hilafet devleti" kurma iddiasında bulunmuştu. Geçen üç yılda bu...
Deaş'ın Irak ve Suriye'den tasfiyesinde sona yaklaşıldı. Örgüt, 2014'te yıldırım hızıyla iki ülkede geniş topraklar elde ederek "hilafet devleti" kurma iddiasında bulunmuştu. Geçen üç yılda bu toprakların yüzde 80'den fazlasını kaybetti. Şimdi ise Batı Irak'ta Ninova, Anbar ve Selahaddin eyaletlerinden parçaları içeren çöl bölgesine (ülkenin yüzde 5'i) sıkışmış durumda.
Irak ordusu El kaim denilen bölgedeki Deaş militanlarını önümüzdeki günlerde söküp atacak. Yine Doğu Suriye'de Deaş'ın Deyr ez Zor vilayetindeki varlığı (ülkenin yüzde 10'u) ortadan kaldırılmak üzere. Böylece Deaş ile son cephe savaşının iki ülkenin sınırında, Fırat nehri çevresinde yapıldığı söylenebilir.
Toprak kaybının radikal Harici-Selefi ideolojinin militanlar üzerindeki etkisini ortadan kaldırmasını beklememeliyiz. Deaş karşıtı söylemlerin esir alınan militanları bile ikna edemediğini biliyoruz. Irak ve Suriye'deki Sünnilerin marjinalleşmesi sorunu çözülmedikçe aşırılık kendine uygun bir zemin bulacaktır.
Yine sanal toplulukların sempatizanları radikalleştirme süreçlerini kontrol altına almak da hayli zor görünüyor. Dolayısıyla, geriye kalan militanların Irak ve Suriye'de şehir merkezlerinde yer altına inerek uyuyan hücreler oluşturması bekleniyor. Ya da çöl bölgelerinde ve sınır hatlarında güvenli barınaklar teşkil edecekleri düşünülüyor.
Eylemlerinin intihar bombacıları, araçlı saldırılar, küçük pusular ve suikastlara dönüşeceği değerlendiriliyor. Daha kritik olan mesele, evlerine döndüğü düşünülen 5600 yabancı savaşçının ne yapacağı.
Başından itibaren istihbarat örgütlerinin nüfuzuna açık olan Deaş yeni dönemde "taşeron saldırıları" yapabilen örgüt olma özelliğini koruyacak. Uyuyan hücreler ve yalnız kurtlar üzerinden yeni nesil terör eylemlerinin (araçla saldırı gibi) devamı beklenmeli.
Alınan ciddi önlemlere rağmen Suriye sınır güvenliğinin kırılganlığı tümüyle ortadan kalkmadı. Kaçak göçmenler arasına saklanan militanların PKK-YPG kontrolündeki kantonlardan Gaziantep ve Şanlıurfa'ya geçmeye çalıştıkları biliniyor. Deaş'ın yerelleşme ve hücreleşme stratejilerine karşı güvenlik birimlerinin koordinasyonu hayati önemdedir. Şehir analizlerinin yapılması elzemdir.
Son iki haftada 283 kişinin Deaş militanı olma şüphesiyle gözaltına alınması bu konudaki teyakkuza işaret etmektedir. Deaş topraklarını kaybetse bile muhtemel yeni Deaş'a karşı uluslararası istihbarat paylaşımı vazgeçilmez önemde olacaktır vesselam.
Not: Deaş'ın muhtemel dönüşümü üzerine daha fazla bilgi için SETA'nın önümüzdeki günlerde yayımlanacak Yenilgiden Sonra: Post-Hilafet Döneminde Deaş başlıklı analizine bakabilirsiniz.