“El-Kaide tehdidi” ve ABD’nin bitmeyen aymazlığı!
Musul'un DEAŞ'tan alınması ile dikkatler yeniden Suriye'ye dönüyor. Rakka operasyonu sürerken ülkenin güneybatısında ABD, Rusya ve Ürdün'ün arabuluculuğuyla ulaşılan ateşkes kuzeydeki konuları öne...
Musul'un DEAŞ'tan alınması ile dikkatler yeniden Suriye'ye dönüyor. Rakka operasyonu sürerken ülkenin güneybatısında ABD, Rusya ve Ürdün'ün arabuluculuğuyla ulaşılan ateşkes kuzeydeki konuları öne çıkardı.
İdlib'in kontrolünün muhalif gruplardan Suriye el Kaide'sine (Heyet Tahrir Şam'a) geçmesi ve Türkiye'nin Afrin'e müdahale hazırlıkları gündemdeki sıcak konular. Dağılan DEAŞ'lı grupları toparlayan Heyet Tahrir Şam'a karşı Türkiye, Rusya, ABD ve Fransa dörtlüsünün ortak operasyonu konuşuluyor.
İşte böylesi bir ortamda Suriye'nin kuzeyindeki "el- Kaide tehdidi" ABD'nin DEAŞ ile mücadele özel temsilcisi B. McGurk tarafından şu cümlelerle ifade edildi: "İdlib bölgesi 11 Eylül saldırılarından bu yana El-Kaide'nin en büyük barınma alanı haline geldi. Buradaki El-Kaide varlığına çok odaklanmış durumdayız."
YPG "dostu" özel temsilci McGurk'un DEAŞ sonrası Suriye'nin kuzeyi ile ilgili uyarısı bu cümlelerle bitmiyor. McGurk, Washington'da Ortadoğu Enstitüsü'ndeki konuşmasında Türkiye'yi dolaylı olarak İdlib'de el-Kaide'ye destek vermekle suçladı. Bu suçlama Ankara'nın "silah ve yabancı silah sevkiyatına göz yumduğu" imasını içeriyor.
Tıpkı daha önce PKK-YPG emellerine hizmet eden diğer suçlama gibi. Yani "Ankara'nın DEAŞ'ı desteklediği" saçmalığı gibi. Hem de ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Thomas'ın, YPG'ye "isim değiştirme" tavsiyesinde bulunduklarını söylemesinin ardından...
ABD'nin YPG'ye silah sevkiyatının 809 TIR'a ulaştığı bir dönemde... Ve Türkiye'nin Afrin'e müdahalesi durumunda Rakka operasyonundan çekileceklerini söyleyen YPG'nin "Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu" için yerel seçim takvim açıkladığı günlerde...
Bugüne kadar Obama Yönetiminin Suriye politikasının getirdiği yıkımı bütün boyutlarıyla tartıştık. Muhaliflere verilmeyen desteğin DEAŞ'ı öne çıkarması ya da Rusya- Esed- İran hattının Irak ve Suriye'de geri çevrilemeyecek kazanımlar elde etmesi gibi. Bitmeyen görev değişiklikleri ve kabine içi rekabet sebebiyle Trump yönetimi de kalıcı bir Suriye stratejisi oluşturamıyor; Obama'nın bürokratları ile aynı hatalı politikayı sürdürüyor. Üstelik Obama, İran'ı uluslararası sisteme dahil etme çabası yönüyle kendi içinde tutarlıydı. Halbuki Trump bu ülkeyi teröre destek verdiği iddiasıyla çevreleme niyetinde olduğunu söylüyor. Ve muhaliflere CIA yardım programını sonlandırarak Suriye'de Rusya ve İran'ın elini bir kez daha güçlendiriyor. Bütün yorumlar "Trump'ın Suriye'de istikrar için Rusya ve İran'ın yerleşmesine göz yumduğu" noktasına varıyor. Washington'un "aymaz" Suriye politikasının diğer hatalı parçası da YPG'ye verilen silahlar ve askeri koruma üzerinden Türkiye'nin sürekli yabancılaştırılması. "PKKYPG terörüne" verdiği aktif destekle "müttefikliğin" içinin boşaltması...