Etnik Terörle Mücadelede “Liberal” Yanılgı
Üç HDP'li belediye başkanının görevden alınması tartışması devam ediyor. Meselenin sadece hukuki boyutu değil, siyasi yönü de gündemde. Bu karara karşı çıkanların ana tezlerinden birisi...
Üç HDP'li belediye başkanının görevden alınması tartışması devam ediyor.
Meselenin sadece hukuki boyutu değil, siyasi yönü de gündemde.
Bu karara karşı çıkanların ana tezlerinden birisi, PKK'nın bu durumdan memnun olduğu.
Terör örgütlerinin "yasaklardan beslendiği ve demokratik kapsayıcılıktan" rahatsız olduğu.
Bu çıkarımların sonucu da "HDP'nin kriminalize edilmesinin, sistemin dışına itilmesinin Kandildekilerin ekmeklerine yağ süreceği" şeklinde.
İlk bakışta makul görünen bu çıkarım pratikle yüzleştiğinde birçok açıdan sorunlu.
Türkiye'nin tecrübesini de PKK ile mücadelenin mevcut uluslararası ve bölgesel zeminini de hatalı bir değerlendirmeye tutmakla malul.
Elbette, "dört parçalı Kürdistan" peşindeki PKK ile mücadele ederken Türkiye'de yaşayan Kürtlerin demokratik siyasete entegrasyonu kritik önemde.
Bu nedenle, 1990'ların başından itibaren, parti kapatmalara rağmen, HDP çizgisinin temsili bir şekilde sağlandı.
AK Parti döneminde yapılan reformlarla Kürtlerin etnik taleplerinin önemli bir kısmı gerçekleştirildi.
İki çözüm süreci (2009 ve 2013) ile de PKK'nın silah bırakması için ciddi bir çaba gösterildi.
Ancak Suriye'nin kuzeyinde "kazanımlar" elde eden PKK, "şartlar değişti" değerlendirmesi ile 2015'te çözüm sürecini çökertti.
HDP belediyeleri yardımıyla Doğu ve Güneydoğu illerimizde hendekler kazdı.
"Rojova devrimini halk savaşı" ile Türkiye'ye taşıma cüreti gösterdi.
Bu süreçte PKK en büyük zararı da hem Kürtlere hem de onların "temsilcisi" iddiasındaki HDP'ye verdi.
HDP, Kandil'in talimatlarını uygulayan ve terörle arasına mesafe koyamayan bir konuma sürüklendi.
Irak ve Suriye'de mevzilenebilmesi yetmezmiş gibi ABD gibi süper bir güçten askeri destek alan PKK'ya silah bıraktırabilme ihtimali literatürün hiçbir yerinde yazmıyor.
IRA İrlanda'dan, ETA ise Fransa'dan alabildiği dış desteğin kesilmesinden sonra şiddete son verdi.
Ayrıca İspanya'da ETA'ya verilen özerklik de şiddeti kesmedi.
Aksine Bask milliyetçiliğini İspanya'dan "kopma" yönünde azdırdı.
İspanya, ETA ile arasına mesafe koyamayan Herri Batasuna'yı da kapattı.
Bu örnekten yola çıkarak HDP de kapatılsın demiyorum.
Aksine Sinn Fein'in IRA'ya mesafe koyması gibi HDP'nin de PKK'ya karşı çıkabilmesi temin edilmeli.
İktidar ve muhalefetiyle siyaset kurumu HDP üzerinde bu tür bir baskı kurmalı.
Zira PKK'nın tasfiye edilebilmesinin önünde hala çok sayıda engel var:
Irak ve Suriye'deki uygun ortam, ABD ve AB ülkelerinden gördüğü doğrudan ve dolaylı dış destek ve içeride hala militan toplayabilme kapasitesinin bulunması.
Ancak HDP, PKK terörü ile arasına mesafe koymadıkça "marjinal konumundan" çıkarılmamalı.
Bugün Türkiye'de HDP'nin "sisteme entegrasyon" sorunu yok.
Aksine bloklaşmanın tesiriyle terörle mücadeleyi siyaseten zayıflatacak şekilde "normalleştirilmesi" meselesi var.
Siyasetin ve kamuoyunun HDP üzerindeki "demokratikleştirici baskısı" hafifler ya da kalkarsa Türkiye etnik terörle mücadelede büyük bir zemin kaybeder.
"Kürt sorunu diyalogla çözülür" ya da "HDP üzerindeki baskı PKK'ya yarar" söylemleri liberal yanılgılardır.
PKK'nın terör kapasitesi tasfiye edilmeden yapılacak diyalog girişimleri bu örgüte siyasi zemin kazandırır.
Dışarıdaki desteği bu ölçekte olan PKK'nın silah bırakacağını zannetmek sadece liberal bir fantazi, o kadar.
Not: Etnik terörle mücadele konusunda daha geniş bilgi için SETA tarafından yayımlanan "Etnik Terör ve Terörle Mücadele Stratejileri" adlı esere bakılabilir.