“Kudüs nöbeti”ni devralmak...
İstanbul, dün iki olağanüstü toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye'nin öncülük ettiği her iki toplantının da hedefi İsrail'in 14 Mayıs'taki Gazze katliamına karşı insanlığın sesini...
İstanbul, dün iki olağanüstü toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye'nin öncülük ettiği her iki toplantının da hedefi İsrail'in 14 Mayıs'taki Gazze katliamına karşı insanlığın sesini yükseltmekti. Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul edip, elçiliğini taşıyan ABD'nin "kışkırtıcı" kararını lanetlemekti.
Siyonist Tel Aviv'in bitmek bilmeyen katliamları karşısında etkisiz kalan BM'nin, uluslararası sistemin iflasını haykırmaktı.
İlki, yüzbinlerin katılımıyla Yenikapı'da gerçekleşti. İkincisi de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) zirvesiydi. Zirve için gelen Müslüman liderlerin Yenikapı mitingine katılması da önemliydi. MHP lideri Bahçeli, Filistin Başbakanı Hamdallah, Başbakan Yıldırım, Meclis Başkanı Kahraman ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptıkları duygu yüklü konuşmalar "zulme lanet, Kudüs'e destek" verenlerin fikriyatına tercüman oldu. "Mescid-i Aksa'yı düşünde görenlerin" hissiyatını dile getirdi. Kudüs'e destek mitinginin 15 Temmuz direnişinin meşhur mitingini hatırlatırcasına Yenikapı'da yapılması da ayrıca anlamlıydı.
Kudüs'e destek mitingi gösterdi ki Türkiye, Mescid-i Aksa dahil İslam'ın kutsal mekânlarına sahip çıkmayı milli kimliğinin bir parçası haline getirmiş durumdadır. Bu olguyu Erdoğan "Kudüs sadece bir şehir değildir. Kudüs bir semboldür. Bir imtihandır. Kudüs bir kıbledir. İlk kıblemizi koruyamazsak son kıblemize güvenle bakamayız" cümleleriyle dile getirdi. Yıldırım ise "Filistin Türkiye'nin meselesidir, milletimizin meselesidir" cümlesini kullandı. Bahçeli de aynı mesajı "Kudüs düşerse tarih düşer, İslam tökezler. Kudüs düşerse Ankara düşer, İstanbul kavrulur" ifadeleriyle verdi.
Filistin'e "asrın anlaşması" adı altında "onursuz bir barışı", "Kudüs'süz bir devletçiği" kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bunun anlamı Arap liderlerin hem Kudüs'ün milli kimliklerindeki öncelikli konumunu tasfiye ettikleridir. Hem de Filistin'i dış politika gündemlerinde son sıraya bıraktıklarıdır.
Halbuki Erdoğan'ın "Siyonist ile Musevi'yi" ayırt eden "adalet" haykırışı ve "zulme karşı yürüme" daveti bölge insanını derinden etkileme potansiyeline sahip. Yahudi ve Batı karşıtlığı yapmadan İsrail ve destekçilerini insanlığa şikâyet etmesi ise devrimci bir mesaj.
Ez cümle, Erdoğan'ın Yenikapı mitinginde Kudüs davasında "öncülük etme" ve "nöbeti devralma" çağrısı yapması Ortadoğu'da yeni dizayn peşinde olanlara meydan okumadır.