Paralel yapının iki hedefi
17 Aralık darbe girişimi ile deşifre olan Paralel yapı ile mücadelenin zorlu geçeceği biliniyordu. Devletin emniyet ve yargı gibi kritik kurumlarında örgütlenen bu yapının operasyon yapabilme kabiliyetinin ortadan...
17 Aralık darbe girişimi ile deşifre olan Paralel yapı ile mücadelenin zorlu geçeceği biliniyordu. Devletin emniyet ve yargı gibi kritik kurumlarında örgütlenen bu yapının operasyon yapabilme kabiliyetinin ortadan kaldırılması için kararlılık gösterilmesi gereken bir sürece ihtiyaç var.
Usulsüz dinlemelerden organize mali operasyonlara ve kamu sınavlarında çalınan sorulara kadar bir dizi suç işlediği anlaşılan paralel yapının son girişimi sulh ceza hâkimlerini iki asliye ceza hâkimi üzerinden devre dışı bırakmak yönünde oldu. Böylece usulsüz ve yetkisiz bir şekilde 75 kişinin tahliyesi amaçlandı.
İstanbul Başsavcılığı ve 10. Sulh ceza mahkemesinin müdahalesiyle tahliye engellendi. Başbakan Davutoğlu tahliyelerle ilgili "bir hafta önce Pensilvanya'dan hapishaneden çıkarılsınlar talimatı aldılar" derken muhalefet "yargıya" darbe söylemini yükseltti.
Bu son girişimin gösterdiği şey, öncelikle demokratik kurallar içinde kalarak paralel yapı ile mücadele etme gündemi çerçevesinde uzun bir süre daha Türkiye'deki yargının hali pür melalini tartışacağız. Yine bu minvalde hukuk devleti kavramı üzerinden rakip söylemler kapışmaya devam edecek.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, AYM'nin 53. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmasında yargının demokratik toplumlardaki rolünün altını çizdi: "Fikri ve vicdanı hür olmayandan hâkim olmaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hâkim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da, yargıç da düşünülemez. Demokratik toplumlarda yargıya düşen görev, topluma ve siyasete nizam vermek değil, hukuk kurallarını adalet süzgecinden geçirerek uygulamak, bu suretle uyuşmazlıkları çözmektir. Ancak bu durumda yargı ve yargıç, temel hak ve özgürlüklerin teminatı olabilir."