Türkiye modeli başkanlık ve yeni Kemalist korku
Dünkü yazımda Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi tartışmasında muhalefetin tepkisel konumda kalmasının AK Parti'ye önemli bir fırsat verdiğini söylemiştim: "Değişim ile performansı sentezleyen" bir öneri...
Dünkü yazımda Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi tartışmasında muhalefetin tepkisel konumda kalmasının AK Parti'ye önemli bir fırsat verdiğini söylemiştim: "Değişim ile performansı sentezleyen" bir öneri ile toplumun önünde olmak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye modeli başkanlık" arayışının "mevcut sistemdeki krizleri çözme ve yeni bir gelecek tahayyülü sunma anlamında" henüz alternatifi olmayan bir öneri olduğunu da vurgulamıştım.
Evet muhalefet partileri bilinçli şekilde başkanlık sistemini, içeriğini tartışmıyor. Tartıştığı zaman ise sürekli "tek adam yönetimi ve dikta" ve "bölünme" suçlamasıyla konuşuyor.
Aslında bu tavır tepkisel olmayı kabul etmekten fazlası... Demokratikdiyalojik bir tartışmayı bilerek boğmak... Zira farklı başkanlık modelleri yarışırsa kimin modelinin daha demokratik olduğu görülebilir. Hem başkanlık hem parlamenter sistemin özünde demokratik olduğunu biliyoruz.
Türkiye'nin Amerikan modelini aynen kopyalaması söz konusu olmadığına göre ortaya konulacak her demokratik modelleme de Türkiye tipi olacaktır.
Türkiye'nin geçmişindeki kötü tecrübeyi tekrar etmesini arzulamayız. Ancak yeni bir sistem kurma çabasını baştan mahkûm etmek kamusal tartışmayı zehirleme çabası olmaktan öteye gitmez.
Bekleneceği üzere Erdoğan'ın Türkiye Anayasa Platformu'nda yaptığı konuşmadaki "milli" ve "yerli" anayasa/ başkanlık modeli vurgusu muhalefet tarafından "sivil darbe, cumhurbaşkanlığı rejimi, popülist otoriterlik" gibi eleştirilerle karşılandı.
Bu eleştirilerin hiçbirisi yeni değil ve başkanlık sistemi tartışmasından önce başlamıştı. 2011 sonrasında AK Parti "Yeni Türkiye" hedefinden bahsetmeye başladığından itibaren otoriterlik literatürünün bütün versiyonları uyarlandı.
Önce daha "akademik" olanlar geldi: illiberal demokrasi, seçim demokrasisi, rekabetçi otoriterlik.
2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında dil daha bir sertleşti: "sivil otoriterlik, dikta, İslamcı faşizm ve diktatörlük."