Bu dağıtılanlarla seçim kazanılmaz
İktidar bu kez durumun vahim olduğunu görüyor. Özellikle saray bu seçimin giderek “yerel” nitelikten çıktığını ve bir “referanduma” dönüşmekte olduğunun da farkında artık....
İktidar bu kez durumun vahim olduğunu görüyor.
Özellikle saray bu seçimin giderek “yerel” nitelikten çıktığını ve bir “referanduma” dönüşmekte olduğunun da farkında artık.
Eğer her şey normal olur ve gerçekten 31 Mart sabahı sandık başına gidersek ortaya çok şaşırtıcı bir sonuç çıkabilir.
AKP, bu kez MHP’nin desteğine rağmen dibe çakılabilir.
Erdoğan’ın buna tahammülü yok.
Seçim kaybedemez.
Her ne kadar bu seçimler yerel seçimler olsa ve Ankara’daki merkezi yönetimi etkilemeyecek olsa bile ağır bir yenilginin psikolojik etkileri olacaktır.
Elbette bu seçimlerden sonra ne Meclis aritmetiği değişecek ne de hükümet sarsılacaktır.
Ancak önümüzdeki 4.5 yıl sorunsuz geçirmek ve yerel seçimden alacağı güçle ülkeyi dilediği gibi yönetmek isteyen Erdoğan, toplumdaki trendin artık aleyhine döndüğünü gördüğünde sandığı kadar rahat olmayacaktır.
Kimyası bozulacaktır.
Sadece Erdoğan’ın kimyasının bozulması da değildir esas olan.
Çok güçlü olduğu için saraya biat etmiş görünen tüm kişi ve kurumlar da yeni duruma göre kendilerine bir çekidüzen vereceklerdir.
Artık çok güçlü halk desteği kalmayan Erdoğan’a hizmet ederken biraz durup düşüneceklerdir.
Yerel seçim de olsa 31 Mart’tan ağır bir yenilgiyle çıkmış olan Erdoğan Amerikalıların deyimi ile “topal ördek” konumuna düşecektir.
İşte buna tahammülü yoktur Erdoğan’ın ve kazanmak için elinden geleni yapacaktır.
Ancak Erdoğan kazanmanın artık çok zor olduğunu görüyor.
Buna karşı durumun sayısal biçimde kamuoyu tarafından öğrenilmesini engellemeye çalışacaktır.
Yanisi şu ki, Erdoğan bu seçimleri kazanamasa bile kazanmış gibi görünmek durumundadır.
Eğer muhalefet AKP oylarında ciddi bir gerilemeye neden olamazsa, yani AKP/MHP ortaklığı yüzde 40’ları bulursa sonuca müdahale etmek kolaylaşacaktır.
AKP oyları ülke çapında yüzde 40’ları aşabilirse İstanbul’un da kazanılmış gibi ilan edilmesi daha rahat olacaktır.
Muhalefet bu yüzden Yüksek Seçim Kurulu’nu tam ablukaya almak zorundadır.
YSK, uygulamaları ile son yıllarda asla güven vermemektedir.
Bu seçimlerde de Cumhurbaşkanı’nı seçim yasakları dışında bırakarak iktidara çok geniş bir çalışma ve propaganda olanağı sağlamıştır.
YSK, önümüzdeki günlerde en büyük sınavını Binali Yıldırım’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’ndan istifaya yanaşmaması halinde, adaylığını kabul edip etmemekle gösterecektir.
YSK “tam kanunsuzluk” durumuna müdahale edecek midir, etmeyecek midir?
Şu anda görünen YSK’nın Anayasa ihlaline göz yumacağı yönündedir.
YSK bu virajı da alırsa seçim gecesi saatler henüz 12’yi bile göstermeden “İstanbul’u Ak Parti adayı kazanmıştır” açıklama yapması kuvvetle muhtemeldir.
Muhalefet böyle bir oyuna karşı ne yapacağına şimdiden karar vermek zorundadır.
Daha önceleri olduğu gibi “Atı alan Üsküdar’ı geçtiğinde” yapacağı hiçbir şey kalmayacaktır.
OKURDAN MESAJ