Bunun adı gayrı ciddiliktir
ANALİZAmerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Türkiye ziyaretinde saraya gitti AKP Genel Başkanı’yla 3 saati aşkın bir görüşme yaptı. Bu görüşmede “tercüman” olmaması...
ANALİZ
Amerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Türkiye ziyaretinde saraya gitti AKP Genel Başkanı’yla 3 saati aşkın bir görüşme yaptı. Bu görüşmede “tercüman” olmaması dışişleri bakanının görüşmeye bir tür “tercüman” olarak katılması ise eleştirilere neden oldu. Üstelik bu görüşmenin zaptı da tutulmamış ve devlet arşivine hiçbir şey konmamıştı. Ancak bu tür eleştiriler AKP iktidarı için hiç geçerli değil. Nitekim saray adına açıklama yapan İbrahim Kalın dün bu konuya değinerek eleştirenleri “devletin nasıl yönetildiğini bilmeyenler” olarak tanımladı. Saray sözcüsü bir soru üzerine aynen şunları söyledi; “Tercümanın bulunmaması, not alınmaması konusu da hakikaten gülünç bir yorum. Devlet kimdir not tutucu mudur? Devletin başındaki kişi, başkomutan sıfatıyla bu kabulü yapmaktadır. Dışişleri bakanı tercüme yapmaktadır. Nasıl devlet devre dışı bırakılmıştır? Bazen bu tür görüşmelerde tercüman alınmaz. Bütün bu yorumlar, maalesef devlet tecrübesinden bihaber olan kişilerin yorumları olarak görülüyor. ‘Tam başbaşa’ diye bir tabir vardır. Bu oranın şartlarına göre karar verilen bir konudur.” Saray sözcüsünün sözlerinin tamamı yanlış. Öncelikle “başkomutan” vurgusunun burada ne işi var acaba? Amerika Dışişleri Bakanı ile “başkomutan” olarak görüşülür mü? Saray sözcüsü “devletin not tutucu olmadığını” söylüyor. Tam tersine devlet demek zaten not tutmaktır, her şeyi kayda geçirmektir ve buna göre uzun yıllara yönelik program yapmak siyaset üretmektir. Yine saray sözcüsünün “bu tür görüşmelere tercüman alınmaz” sözü de doğru değil. İki taraf aynı dili konuşmuyorsa nasıl anlaşacaklardır acaba? Ayrıca zaten dışişleri bakanının da toplantıya alınması tercümanlık görevinin kendisine verilmesinden kaynaklanmaktadır. Şimdi gelelim konunun “devlet ciddiyeti” ve “devlet tecrübesi” noktalarına. Dün öğleden sonra dışişleri müsteşarlığı da yapmış çok önemli bir diplomatla konuştum. Söylediği şu; “Bizim devlet geleneğimizde uluslararası alanda yapılan tüm görüşmelerin kaydının tutulması esastır. Bazı durumlarda bu kayıt tutulamasa bile toplantı biter bitmez dışişlerinden bir görevliye yapılan bütün konuşmalar sıcağı sıcağına anlatılır ve zapta geçirilir.” Diplomata bunun sadece bizim ülkemiz için mi geçerli olduğunu sordum. Değilmiş. Özellikle demokratik bütün devletler bu tür tüm görüşmeleri mutlaka zapta geçirirmiş. Nedeni çok basit. Devletlerde devamlılık esastır. İbrahim Kalın’ın söylediği “tam başbaşa” görüşmek, ya da toplantıda zaten devletin “en tepesinin” olması konuşma zaptının tutulmasına engel olamaz. Devleti yönetenler gelip geçicidir. Bir süre sonra Erdoğan bu görevi bırakacaktır elbette. Ama uluslararası alanda verilen sözler ya da söylenmiş sözler geçerli olmaya devam edecektir. Bunun bir kaydı tutulmazsa gerektiğinde bu görüşmeler nasıl tekrar gündeme getirilecektir? Görüştüğüm diplomat “en önemlisini herkes atlıyor” dedikten sonra şunu söyledi; “Tillerson, Erdoğan’ın dengi değil. Daha önceleri yapıldığı gibi bir nezaket ziyareti olabilir ama kararların alındığı bir görüşme olmaz. Zaten bu nedenle o gece ortak açıklama yapılmadı buna karşı ertesi gün Çavuşoğlu- Tillerson tekrar bir araya geldi ve resmi açıklamalar bundan sonra yapıldı. Yani işi kılıfına uydurdular.” Açıkçası saray sözcüsü Erdoğan’ı yüceltmek için kamuoyunu yanlış bilgilerle yönlendirmeye çalışmıştır. Bunun devlet ciddiyeti ile ilgisi olamaz. Bu nedenle Kalın’ın “Bunu yapanlar devlet tecrübesi olmayanlardır” demesi aslında bugünkü yönetimin hem devlet deneyimi olmadığını hem de devleti keyiflerine göre yönettiklerinin bir itirafıdır.
BUNU YAZMAK GEREK