DSP’ye geçenler hain mi?

ANALİZMuhalefet tarafında yer alan bazı medya organları ve bazı yazarlarla birlikte yandaş tetikçi medyanın da gündeminde CHP’den DSP’ye geçerek aday olanlar var. İşin ilginç yanı hem muhalif olanlar, hem de...

ANALİZ

Muhalefet tarafında yer alan bazı medya organları ve bazı yazarlarla birlikte yandaş tetikçi medyanın da gündeminde CHP’den DSP’ye geçerek aday olanlar var.
İşin ilginç yanı hem muhalif olanlar, hem de yandaş tetikçiler bu konuda tuhaf bir ağız birliği içindeler.
Muhalif yazarlar CHP’den DSP’ye geçenlere ateş püskürüyor. Aday olanları hainlikle suçluyor. Yandaş medya da farklı değil. Onlar da bu transferlerin bir tür ihanet olduğunu söylüyorlar.
Tabii amaçlar farklı. Muhalif olanlar panik içinde yazıyor bunları, yandaşlar ise büyük bir sevinç içinde ve ortalığı karıştırmak amacıyla bu söylemi savunuyorlar.
Peki CHP’den DSP’ye geçmek gerçekten ihanet mi?
DSP’den seçime girecek adaylar yüzünden gerçekten oylar bölünecek ve AKP yine kazanacak mı?
Düz mantıkla bakınca bunu söyleyenler haklı gibi görünüyor.
Üstelik geçmişten örnekler verilince herkes “Doğru, yerden göğe kadar haklılar. CHP’den DSP’ye geçenler gerçekten ihanet içinde. Bunlar yüzünden AKP yine seçimi kazanacak” diye yakınıyor.
Oysa bu görüş doğru değil.
Özellikle geçmişten örnek vererek, “1994’te oylar bölünmese Refah (AKP) kazanamazdı, Erdoğan seçilemezdi” demek yanlış.
Şurası doğru; 1994’te SHP-DSP-CHP oylarının toplamı yüzde 35’i geçiyordu. Aynı şekilde ANAP-DYP oylarının toplamı da yüzde 35’lerin üzerindeydi. Ama hepsi ayrı ayrı seçime girince Erdoğan 24.5 ile seçimi kazandı.
Korkulan; şimdi de aynısının olması.
İyi de şimdi bu olmaz ki, çünkü Erdoğan’ın oyu yüzde 24.5 değil.
Herkesin yanıldığı nokta burasıdır işte. Erdoğan yüzde 40 ve üzeri oy aldığı sürece ne kadar birleşirseniz birleşin kazanamıyorsunuz ki.
Demek ki asıl konu oyların bölünmemesi değil AKP’den de oy alınmasıdır.
Elbette bu seçimler yerelde yapılacağı için bazı yerlerde birlik ve beraberlik içinde olmak AKP’ye “belediye başkanlığını” kaybettirebilir.
Oysa bana göre bu seçimde hedef, belediye başkanlıkları kazanmak yerine toplam iktidar oyunu düşürebilmek olmalıdır. Örneğin AKP ezici bir çoğunlukla belediye başkanlıklarını kazanabilir, buna karşı toplam oyu yüzde 35’lerin altında kalır, işte o an AKP’nin kazandığı belediye sayısına bakılmaz bile. Çünkü merkezi otorite çok ağır bir darbe almış demektir ki, bu Türkiye’nin yeniden demokratik hukuk düzenine dönebilmesi için çok önemli bir dönemeç olacaktır.
Açıkça AKP’nin seçmeninden çok daha nitelikli olan muhalif kesim bir de aritmetik öğrense ne güzel olacak.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Mehmet Bekaroğlu’nun CHP’de olmasına, üstelik “kefere” dediği Atatürk’ün ilke ve devrimlerini anlatmakla görevlendirilmiş olmasına ilk günden beri bir türlü ısınamadım.
Kendi alanında yetkin bir siyasetçi olabilir ama bu kişinin bırakın CHP’de aktif bir görevde olmasını, parti üyesi olmasını bile kimse anlatamaz bana göre.
Ancak durumun böyle olması Mehmet Bekaroğlu’nun hakkının teslim edilmeyeceği anlamına da gelmez.
Bekaroğlu’nun hoşuma giden son siyasi hareketi şu;
Bekaroğlu, Twitter’da, Diyarbakır’da yasaklanan Leyla Güven yürüyüşü için önceki gün Şırnak’ın Cizre İlçesi’nden yola çıkan ve Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde polis tarafından durdurulan HDP milletvekillerinin ablukaya alındıkları videoyu paylaşıp, “Bunlar HDP’li, bizi ilgilendirmez deyip geçecek miyiz?
Süleyman Soylu’nun emri ile milletvekilleri dövülüyor; sesimizi çıkarmayacak mıyız? Kim ne derse desin; ben sesimi çıkarıyorum: Bu yapılan hukuksuzluktur, zorbalıktır, zulümdür”
dedi.
Saray ve yandaşlarının estirdikleri, “HDP teröristtir, onlarla iş birliği yapan da öyledir” terörü nedeniyle, HDP konusunda bir şey söylemeye korkan tüm milletvekillerine rağmen Bekaroğlu’nun bu açıklaması mutlaka alkışlanmalıdır.
Kim olursa olsun, herkesin can güvenliğinin korunmasından sorumlu olan bir İçişleri Bakanı’nın, “Onlar milletvekili değil, onları yürüten namerttir, bütün teröristleri öldüreceğiz” türü açıklamalar yaptığı bir ülkede, dürüstçe buna karşı çıkabilen bir milletvekili olması demokrasi ve hukuk düzeninin bir teminatıdır.

FIKRA GİBİ

Siyasetin elbette komik yanları da var.
Zaten o tarafı olmasa hiç çekilmez.
Bunlardan birini Gazete Duvar’da okudum. Biliyorsunuz seçim sonuçlarından hayli endişeli olan Erdoğan, yanına MHP’yi alarak tüm Türkiye çapında ittifak kurdu. İttifak gereği MHP bazı yerlerde hiç aday göstermiyor.
Bu durumda bazı yerlerde MHP’li bir seçmen, ne büyükşehir belediye başkanlığı, ne ilçe belediye başkanlığı, ne de Meclis üyeliği pusulasında partisine oy veremeyecek.
Bu duruma dikkat çeken bir MHP’li milletvekili, Meclis kulisinde, “İttifak nedeniyle kendi partime, üç hilale mühür vuramayacağım. Bu durumda AK Parti, MHP birleşsin yeni parti kuralım, adı da Cumhur İttifakı Partisi, kısaca CİP olsun” diye espri yapmış. Bazen espriler gerçek olur.
Bir bakmışsınız bu seçimlerde AKP’liler MHP’liler binmişler bir CİP’e, attaya gitmişler.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yunan Cumhurbaşkanı’nın Eşek Adası’na gitmesi, kimi tahrik ediyor? 01 Temmuz 2020 | 3.206 Okunma Toplumsal tepki balonu patladı 30 Haziran 2020 | 3.025 Okunma Şimdi AKP de mi “terör örgütü yandaşı” oldu? 29 Haziran 2020 | 6.219 Okunma Yeni bir kumpas ifşaatı 26 Haziran 2020 | 4.163 Okunma Bu nasıl bir oyundur? 25 Haziran 2020 | 3.700 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar