Sanki cemaat hortladı
KAFAMI BOZAN ŞEYLERİsmail Küçükkaya’nın Taksim’deki lüks otele girerken, asansörde çıkarken ve kat koridorundaki görüntülerini içeren “güvenlik kayıtlarının” bir gazetede...
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İsmail Küçükkaya’nın Taksim’deki lüks otele girerken, asansörde çıkarken ve kat koridorundaki görüntülerini içeren “güvenlik kayıtlarının” bir gazetede yayınlanması çok büyük bir skandaldır.
Böyle bir rezaletin affı olamaz.
Belli ki daha önce cemaatle yapılan pis işler yeniden başlamış.
Bir anlamda sanki cemaat hortlamış.
Bunu gazetecilik başarısı gibi sunmak ise rezaletin daniskasıdır.
Kamuya açık veya özel binalardaki güvenlik kameralarının görüntüleri canı isteyenin yayınlayacağı kayıtlar değildir.
Bu kayıtlar ancak bir suç işlenmesi, bir dava konusu olması halinde mahkeme kararıyla ve sadece yetkili kişilerin incelemesine açılabilir.
Gazetecilik başarısı gibi gösterilen bu rezaletin nasıl oluştuğunu bilmek mümkün değil.
Muhtemelen bu kayıtlar emniyet ya da istihbarat örgütü tarafından otelden alınmış ve o gazeteciye verilmiştir.
Eğer böyle olduysa ki en akla yakın ihtimal buysa soru şu; emniyet ya da istihbarat hangi mahkeme kararını göstermiştir bu kayıtları almak için acaba?
Ayrıca zaten hangi mahkeme ortada bir suç yokken böyle bir karar verebilir?
Her durumda işlenen tam bir anayasa suçudur.
Kayıtları alan, gazeteciye veren, bunu yayınlayan anayasa suçu işlemiş durumdadır ve anaya suçunun cezasını da merak edenler yasalara bakarak görebilirler.
Küçük bir olasılık otelin güvenlik kameralarının hacklenmiş olmasıdır.
Yine küçük bir olasılık da otel yönetiminin görüntüleri “gönülden” ya da “para karşılığı” vermiş olmasıdır.
Ancak hangi olasılık geçerli olursa olsun ortada işlenen bir anayasa suçu vardır.
İsmail Küçükkaya bu gazeteyi ve oteli mahkemeye vereceğini söylüyor.
Bana göre sadece Küçükkaya ve Fox tv’nin dava açması yetmez.
İşlenen suç anayasa ile korunan özel hayatın ihlalidir.
Bu nedenle başta siyasi partiler olmak üzere, barolar, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi vatandaşlar davaya müdahil olmalıdır.
Bu iktidarın demokrasi, hukuk ve özgürlükleri askıya almasına karşı bu ülkeyi seven herkesin tepki göstermesi gerekir.
YENİ ÖĞRENDİM
Salı akşamı Ekrem İmamoğlu ilk kez TRT ekranına çıktı.
31 Mart’tan önce bütün geliri halktan toplanan paralar olan TRT sadece AKP adayına yer vermiş muhalefeti neredeyse haber bile yapmamıştı.
Muhtemelen İmamoğlu’nu rezil etmek üzere planlanan program tam tersine döndü.
İmamoğlu kendisine tuzak hazırlayan TRT’ye unutamayacağı bir ders verdi.
Gariptir, 40 bine yakın çalışanı, sayısız muhabiri ve yine çok sayıda ekran yüzü olan TRT nedense İmamoğlu’na soru soracak birini bulamamış ve ATV’den Şebnem Bursalı’yı getirmişti.
Bursalı İmamoğlu’nu “teröristlerle işbirliği içinde göstermek için” çok çabaladı.
Ama sonunda hem komik duruma düştü hem de tetikçiliğini yaptığı kesimi de zora soktu.
İmamoğlu’nun söylemiyle baş edemeyen Bursalı “Gerçek teröristler var. Duran Kalkan ile Bese Hozat, onların da kendi ağızlarından, Kandil’deki bunlar, terör örgütünün sözde yöneticileri ve kaçak, bunlar gerçek teröristler. Bunlar da sizin lehinize açıklama yaptı. Mesela tamam, HDP’lilere yönelik bu yakıştırma tamamdır, ama bunlar gerçek terörist” dedi.
“Kaş yaparken göz çıkarmak” diye bir deyim vardır bilirsiniz, tam da bu durum işte.
Demek ki neymiş; İktidar sırf muhalefeti zora düşürmek ve terörle işbirliği içinde gösterebilmek için HDP’yi FETÖ’ye terörist diyormuş ama onlar gerçek teröristler değillermiş, gerçek teröristler de varmış.
Tetikçilik yapmaya kalkarken hem kendine dayak attı o tetikçi kadın gazeteci hem de iktidarın “terör” algısını sulandırdı.
İktidarın kulağına küpe olsun; tetikçinin de akıllısı bulunmalı.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Temel Karamollaoğlu ve Saadet Partisi’nin Necdet Gökçınar’ın kahvaltılı sohbet davetine katıldım dün.
Birkaç gün öncesinden yapılan davet AKP adayı Binali Yıldırım’ın Milli Gazete ziyareti ve “Kırdığımız Saadet Partisi’nden özür diliyorum” açıklamasının hemen ardına gelince daha bir önem kazandı.
Doğal olarak herkesin aklındaki ilk soru da buydu.
Yıldırım’ın ziyareti Saadet’in durumunu değiştirecek miydi? Saadet Partisi’ne saraydan “adayını çek” baskısı geldiği biliniyor. Bu ziyaret ve özür adayın çekilmesini sağlar mıydı?
Karamollaoğlu tavırlarını net biçimde açıkladı;
“Adayımızı neden çekelim? Hadi çektik diyelim, seçmenin kime oy vereceğini kim bilebilir? Seçmen bizden adayımızı çekmemizi isteyenlerin aksine bir yaklaşım da gösterebilir. Bu tür şeyleri doğru bulmuyoruz.”
Saadet Partisi lideri Binali Yıldırım’ın kendilerinden özür dilemesini şu sözlerle değerlendirdi;
“Davranışını olumlu buluyorum. Ancak aday çekme gibi bir durum söz konusu olamaz. Kaldı ki aday çekmenin etkisi öngörülen gibi de olabilir, tersi de…”
Konuya nokta konmuş oldu.