Aşk kimleri bağışlamaz?
Aşk esirgemez, esirgenmez, esirgenme olan yerde aşk olmaz, esirgeyerek de aşk olmaz.Aşkın doyuncası bile olmaz, doyuncalıkta aşk olmaz.Coşkuncadır aşk, taşkıncadır, delicedir; bu dilce, bu...
Aşk esirgemez, esirgenmez, esirgenme olan yerde aşk olmaz, esirgeyerek de aşk olmaz.Aşkın doyuncası bile olmaz, doyuncalıkta aşk olmaz.Coşkuncadır aşk, taşkıncadır, delicedir; bu dilce, bu duruşçadır.Gözü ve gönlü bol olacaksın aşk bağlamında.Aşk bağışlamaz da, bağışlama dendi miydi bencilliği tutar, hoşgörüsü yiter, hesapsızlığı ile ünlü iken hesaba vurur işi.Peki aşk kimleri bağışlamaz? Sevmeyenleri, sevenleri sevmeyenleri, sevenin hâlini bilmeyenleri, sevgiden dönenleri... İşte biz bu esirgemeyen, bağışlamayan aşka gönül vermiş, bağlanmışızdır, onun adına ve onun ağzıyla konuşuruz.Bu ağız; esriyen ve esinleyen ıpışıl bir gökadadır, bir büyülü devrandır, doyumsuz bir seyrandır. Bu ad, adların en özeli, en ezelidir. Sımsıkı sarar bu ad bizi, yeni alanlar açar içerimizde, dönüştürür, geliştirir, bütünleştirir sevdiğimizle. Bu imgeleşmeden sözün ötecesi çıkar; eserler getirir masalca, destanca, mensurca, manzumca... Götürmelikli olurlar bunlardan, gönlünde güzeli olanlar. Götürmelikleri; avuncaları olur, ağrılarının azalıncaları olur.Aşkınız başınıza, başınızda aşk ola deriz işte bütün bunları gördüğümüzde.Aşkçasını deriz biz bütün işlerin... Aşkın ulusu, din'i, mezhebi yoktur...Aşk, ırktan, ulustan, din'den büyük ve güçlüdür; gönülse uluslar, dinler, mezhepler üstüdür.Bu büyüklük, güçlülük ve de üstülük, pek çok kez kanıtlanmıştır tarih boyunca, bundan böyle de öyle olacaktır.Aşk sınırları geçer, kutsallıkları aşar, kuralları yıkar... Aşkı dinle, mezheple ölçemezseniz, algılayamazsınız, çözemezsiniz, aşka fetva veremezsiniz/verdiremezsiniz.Aşkın millîsini bulamazsınız, hiç zorlamayın kendinizi, denesiniz de hüsrana uğrarsınız, Türkçülüğün esasları içine "Aşk'ta Türkçülüğü" sokamazsınız (Gökalp de sokmamış zaten, "Türk feminizmi" başlığı altında, Türkçülüğün feminist bir hareket olduğunu vurgulamıştır).Aşk millî forma, üniforma, cübbe giymez, sarık sarmaz; gönülse, evrenseldir sapına kadar, otorite ve ferman dinlemediği, genel kabul görmüştür ülkemizde.Hem canım, bir ulus; bir din, aşka, gönüle, gönül işlerine duyduğu saygı, verdiği önem ve destekle büyük olur. Aşklara yasak, sınır koyan halklar, dinler, mezhepler güdük ve de hödük kalırlar.Bunu böyle bileler, aşka boyun eğeler...Hep ilk aşk mı, ya son aşk?Hep ilk aşk üstüne yazılmıştır, "ilk göz ağrısı" öne çıkarılmıştır, "unutulmazlık" onunla özdeşleştirilmiştir. Oysa bir de "son aşk" vardır.Son aşkı, Yolanda Prelorenzo de Marinis adlı bir şair dile getirmiştir bir şiiri ile. Okuyunuz, ilk aşka kadar önemli olduğu güzel ifade edilmiş."Yeni hayat yeni duygu yepyeni bir hayal bu/Başka sözler başka biri sevginin en üstünü/Son ümidin, son desteğin, tuttuğun son daldır bu/İnandığın son gerçektir sonu yıkımın olur/ Anılar hiç yaşamamalı Bu son aşk her şeyin olmalı/Tüm kalbini ona bağlamalı Aşk sevgi nedir bilmeyen sanır hep acı verir/Bir bakar ki başka biri hem sever hem sevdirir/ Artık sevmem diyenlere sevgi ansızın gelir/İnsanı sevecek olan ummadığı biridir/O zaman gözyaşı dökülmez/Gözlerinden mutluluk gitmez/Son aşk hiç bir şeye değişilmez."